Zorluklar Başarılara Gebedir

Hepimizin yaşamında hayattaki koşulların bizi zorladığı, olayların bizim istediğimiz yönde gitmediği, hatta bizi umutsuzluğa düşürdüğü dönemler vardır. Hayatımızın düzeninin bozulduğu ve her şeyin kötüye gittiğini düşündüğümüz anlar olur. Bu sıkıntılar ve olumsuzluklardan dolayı girdiğimiz kötü ruh halinde dayanacak, destek alacak bir şeyler ararız. Güvenebileceğimiz, hayata yeniden mutlu ve huzurlu hissedebileceğimiz nedenler, olaylar bulmaya çalışırız.

Hepimizin karanlığa verdiği tepkiler başkadır. Kimi karanlığa kızar ve bir isyan içine girer.  Kimi kolaya kaçarak korku ile bu karanlığı yok saymaya gayret eder, kimi ise karanlığı aydınlığa çevirmek için yollar arar. Zarar olarak görünenden kârlı çıkanlar, her zorluğun bir çıkışı olduğunu ve zorlukların  aslında güçlenmek için fırsat olduğunu bilenlerdir. Güçlü kişiliğe ve doğru bakış açısına sahip olan insanlar iç kaynaklarını, içlerindeki güçleri ve yetenekleri geliştirmeye çalışırlar bu zorluklar arasında. Çünkü zorlukları aşmanın tek yolu yılmadan çabalamaktır. Kimi hiçbir önlem almadan beklemeyi tercih eder, kimi ise en karanlık zamanların ardından güneşin doğacağını bilerek, aydınlığın ümidi ve bilinci ile azimle güçlenir.

Asıl önemli olan başımıza gelenler değil, bizlerin ona verdiğimiz tepkilerdir.

Kötü gibi gözüken şeyler kendimize gelmemize neden olabilir ya da hatta zamanla durum değiştirerek bizim için bir kazanım olabilir. “Kilimi sopalayanın amacı kilimi dövmek değil toz almaktır ” der Mevlana. Zorluklar ve sıkıntılar da bir nevi sopa görevi görüp davranışlarımızın, düşüncelerimizin, yaklaşımlarımızın tozlarını giderirler aslında. Zorluklar güçlenmeye gebedir doğru bakıp, doğru yaklaştığımızda.

Başarılı insanların geçmişlerini incelersek zor şartlarda gösterilen sabır ve ümidin olumsuzlukları olumluya çevirme etkilerini daha net görebiliriz. Zor şartlarda ayakta kalıp sabır gösterebilen ve olumlu düşünüp sağlam adımlarla yoluna devam eden insanlar her zaman başarının getirdiği iyi günleri görebilmişlerdir.

Ünlü yazar J.K. Rowling , ilk Harry Potter kitabından sadece birkaç yıl önce hayatında çok büyük sıkıntılar yaşamış. Boşandıktan sonra bebeğine bakmakta zorlanan ve devlet desteği alarak hayatını sürdüren genç kadın, 90 bin kelimeden oluşan ilk kitabı “Harry Potter and The Philosopher’s Stone”u bir bilgisayarı bile olmadığı için elle yazıyor. Onlarca defa yayınevi tarafından reddedildikten sonra kitabı küçük bir yayınevi basmaya karar veriyor. Bunun tek nedeni ise yayınevi sahibinin sekiz yaşında küçük bir kızı olup kızının bu kitabı çok sevmesi.

Bu hayat hikayesi milyonlarca başarı hikayesinden sadece biri ve zorluklara olan bakış açımızın sonuçları değiştirmedeki etkisi ve gücünü gösteriyor. Esas mühim olan nereye, hangi çıkmaza nasıl düştüğümüz değil; nasıl baktığımız ve ne yaptığımızdır. İnancın bize getirdiği ümit, zorlukların karanlığında bizlere birer ışıktır.

Bir bilge der ki; “Ben yenilgiye düşüp, çaresiz kaldığımda, pes etme safhasına geldiğimde gider bir taş ustasını izlerim. Taş ustası taşa vurur, vurur, vurur defalarca vurur. Fakat taşta hiçbir değişiklik olmaz. Ben tam şimdi pes edecek vurmayı bırakacak diye düşünsem de, O vurmaya devam eder. Taş ustası 100 defa taşa vurur ve taşta hiçbir değişiklik yoktur. Fakat 101. vuruşunda taşı parçalamayı başarır. İşte o an anlarım ki taşı ikiye bölen o son vuruş değildir.” Unutmayın, taşı aşındıran kuvvet değil, sürekliliktir.

(Visited 98 times, 1 visits today)