Hepimiz doğmadan bile önce bir dine mensup kabul ediliyoruz, “Soran var mı?”diye düşünmüyor değil insan aslında. Çoğumuz bazı inançlara bağlılık yemini edermişçesine büyütülüyor, çocuk yaştan itibaren alışagelinmiş inanışlar enjekte ediliyor kanımıza. Yasaklar, töreler, günahlar, batıl inançlar… Peki bunlar bizi ne kadar doğru ve etik biri yapar ki?
Yasaklar baldan tatlıdır bence çünkü kimse bilmez niye yasaktır onlar, yapma demek arzuyu arttırır insanoğlundaki. En basit örneğini hepimiz çocuklara yapıyoruz zaten: O daha çocuk ne anlar ki, diyerek bir şeyi açıklamaktan kaçarak doğruyu öğretmeye çalışıyoruz güya. Belki de bize de öğretilmediği içindir bu.
Bir insanı, kendine ait olmayan inanışlara bağlamaya çalışmaktır aptallık bence. Kendi korkularımıza başkalarını da dahil ederek kendimizi aklarız aklımızca. O kurallar bizi paslı zincirleriyle birbirimize bağlarken kimliğimizi de zincirleriyle boğarlar. Bizi şeffaf bir insan yaptığını sanarken aslında sahte özgürlüğü tatma hazzına sürükler ve belki de yanlışa bir adım daha yaklaştırırlar. Tıpkı “Croods” filmindeki gibi koyulan yasaklar ve üstüne basılan kırmızı eller dış dünyaya bizi kapatarak iç dünyamızdaki serzenişi ibretlik sonuçlara dönüştürür zamanla.
Yıllarca hatta yüzyıllarca tüm dünyayı en kolay yoldan etkileri altına almayı, hepimizi hipnotize etmeyi nasıl başardılar sanıyordunuz? İnanç gibi büyük bir koz veriyoruz ellerine. Kandırılmaya, domine edilmeye aç gibiyiz sanki. İnsan elinde oyuncak haline gelmiş dinlerdir bunca zaman dünyayı yöneten, çıkar savaşlarını başlatan, masumları suçlu yapan, dostlukları bozan, kendimizi hapsetmemizi sağlayan… İçi boş inançlar geliştirerek kontrolü ellerinde tutmayı başardılar hep. Gerçi suçu sadece onlara yüklememek de lazım. Oyunlarına gelen ya da bunlara göz yumanlar da bizleriz sonuçta. Kendi kendimizi köleleştirenleriz kısaca.
Peki, biz neden inançlarımızı zaaf haline getirdik yıllar boyu? Somut olmayan, manevi, ruhsal ve herkesten, her şeyden güçlü bir kavramın varlığına kendimizi adamak bir puta tapmaktan daha mantıklıdır tabii ki de aynı zamanda da daha savunulası öte yandan da daha kandırılası. Göremediğimiz gerçeğiyle hep 1-0 önde oldular zaten. Kafalarına ve çıkarlarına göre kanun değiştiren devletlerden farkı olmayan hatta ülkeyi, insanlarını parmaklarında oynatarak ve inandıklarıyla korkutarak yönetimdeki rollerini derinleştirmişlerdir tarih boyu din adamları. Üzülerek söylemeliyim ki yozlaşmış dinler, yozlaşmış insanlar var sadece artık.
Göz göre göre hayatımızın bir parçası haline getirdiğimiz bu durumu değiştirebilir miyiz ya da artık çok mu geç emin değilim ama insanımızı cahilleştirmeye yönelik bu sistemi algı değişikliğiyle ve aslında bunun en kolay yolu olan eğitimle o zincirleri paslarından arındırarak kolyelere dönüştürebiliriz.