Gecenin beraberinde getirdiği zifiri karanlık her insan için farklı bir anlam taşır. Kimi bu zifiri karanlıkta zihninin derinlerinde bir yerlerde uzanan enteresan yerlere giden kapıları bulup seyahat eder iken kimisi de fuzulice, oturup dehşete düşmeyi tercih eder, günün bu vaktinin ne kadar abes bir zaman olduğu hakkında söylenir durur. Kendim ise çocukluğumdan beri enteresan şeylere hep merak duymuşumdur. Bu nedenle ise günün son vakitlerine yaklaştığımızı belirten, her insan için farklı bir kapısı olan , hayal dünyamla baş başa kalabildiğim gece vaktine her zaman bayılmışımdır. O günde gece vakti geleceği için oldukça heyecanlıydım, çok az bir zaman kalmıştı. Bu yüzden kolumdaki küçük ama bir o kadar da marifetli, mavi renkli saatime bakakalmıştım. Saatime bakmaya devam ettikçe zaman kavramım ortadan daha çok kayboluyordu, çünkü ne kadar bakarsam bakayım saat hep aynı şekilde duruyordu. Artık çok bunalmaya başlıyordum, bu nedenle kendime gözümü kapatarak, küçük ama samimi evimin yanındaki masmavi, büyüleyici canlılar barındıran denizin rahatlatıcı sesine kapılıp gitmeye izin vermiştim. Aradan zaman geçip gözümü tekrar açtığımda bu sefer kendimi tekrar odamda, komodinin yanındaki eski ve soyulan sandalyede otururken buldum. Ama bu sefer her şey daha farklı idi , odamın içini rutubet kokusu sarmıştı, perdelerimin hepsi kapalıydı -ki ben hiçbir zaman kapatmam- ve hava da çoktan kararmıştı. Bu sefer heyecanlı hissetmiyordum, tam tersine ürkmeye başlamıştım. Kafamı kaldırıp yukarı bakınca bir anda gözüme ışıyan beyaz, olabildiğince parlak bir ışığın bana doğru yaklaştığını gördüm. Hızlıca kalkıp kapıya koşacaktım ki bir anda durdum ve ne olduğunu sindirmeye çalıştım. Benim kendi siyah, sade kapım yerine, bu abes şekilleri olan, kırmızıdan mora her rengi bulunduran kapı duruyordu. Ne olduğunu hala anlayamamışken bir anda annemin bana seslenişiyle gerçekliğe döndüm. Meğerse zihnim sadece bana oyun oynuyormuş.
Zifiri Karanlık
(Visited 163 times, 1 visits today)