Okullarda, aslında genel olarak her yerde sıklıkla duyduğumuz ve klasikleşmiş şöyle bir söz vardır: Hocam, “bizim çocuk çok zeki ama çalışmıyor”. Zeki ama çalışmıyor. Peki, neden çalışamayan çocuğumuza zeki etiketi yapıştırmak zorunda hissediyoruz kendimizi?
Nobel ödüllü bilim insanı Aziz Sancar bir söyleşisinde şunları dile getirmişti: “Çoğu insan zekâya inanır, ben inanmıyorum, bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum” diyerek çabanın değerini dile getirerek emeğe vurgu yapmıştır.
Bu söylemi destekleyen bir başka araştırma ise Stanford Üniversitesinde gerçekleşiyor. Prof. Dr. Carol Dweck, iki ayrı gruba kolay problemler veriyor. Çocuklar problemleri çözmeyi başarınca, bir gruba “Sen zeki olmalısın”, diğer gruba “Sen çok çalışmış olmalısın” diyor. Sonra iki gruba da zor problemler verip, çözmek isteyip istemediklerini soruyor. Zekisin” övgüsünü alan grup, zor soruları çözmek istemezken; “çalışkan” övgüsünü alan grup çözmek istiyor.
Araştırmada görüldüğü gibi zeki olarak etiketlenen kişiler zor işlere girişmiyor. Neden? Çünkü zor olan işe girişip yapamazsa zeki etiketi elinden çıkacak, kendisini aptal hissedecek. Bu durumdan kurtulmak için kendisini zeki gösterecek işleri seçerek veya zeki göstermeyecek zor işlerden kaçarak etiketini korumaya çalışacak. Çocuk şöyle düşünüyor: “Zor işi denersem ve başarısız olursam, insanlar beni aptal zannederler.
Zekâ potansiyelinin üstün performansa dönmesi için çok çalışmak şart. Olağanüstü başarı çok uzun yıllar boyunca bilinçli, düzenli bir çalışma ortaya koymadan, gökten zembille inmiyor. Başarının oluşmasında birden fazla faktör rol oynuyor; özellikle aile içi iletişim, olumlu çevre, uyarıcı zenginliği ve genetik alt yapı gösterilecek çaba ile başarı meydana gelir. Burada sadece emek yeter, zekâ önemsizdir gibi bir düşünceye de katılmıyoruz. Belli bir genetik alt yapı olmadan emek her zaman olumlu sonuçlanmayabilir.
Zekâdan ziyade çabayı göreceğiz ve çabayı öveceğiz. Bir problemin çözümünde “Ne kadar zekisin!” yerine yaşadığı bir süreci övmek gerekir. “Bu problemle mücadele etme şeklin çok hoşuma gitti”, gibi sürece odaklanacağız, çabayı göreceğiz marifet iltifata tabidir sırrınca takdir cimrisi olmayacağız.
Sonuç olarak, çocuğun kimliği, zekâ gibi kendi kontrolü dışındaki özelliklerden ziyade kontrolü altındaki özelliklere bağlı olması daha gerçekçi. Çünkü bir insanın kimliği kontrolü dışındaki özelliklere bağlanıldığı zaman, hassas ve kırılgan bir benlik anlayışı oluşur. Kişide ben çalışınca yapabilirim düşüncesinin oluşması için, bulunduğumuz ortamlarda her zaman çabaya, emeğe vurgu yapmalıyız.