Zeka Görecelidir

Sözlerin hayatımızdaki yeri çok büyük. İnsanlar gibi dünya üzerindeki bütün canlılar birbiriyle iletişim kurmak zorunda. Çünkü iletişimsiz bir dünyada kimse yaşayamaz ve anlaşamaz. Hatta iletişim ve değişim, dünya üzerinde daimi olabilecek tek iki kavram. İletişimin var olmadığı bir dünyada; sağlık, güvenlik ve barınma gibi temel ihtiyaçlar da karşılanamaz. Bu nedenle insanlar, dünyaya geldikleri andan itibaren birbirleriyle iletişime geçmiş ve birlik beraberlikle birçok işi başarmışlardır.

Sözlerimiz bizim karakterimizi, duygularımızı ve düşüncelerimizi yansıtır. Bu nedenle etrafa kendimizi konuşmamızla ve konuşma tarzımızla yansıtırız. Konuşma sanatına ve onun etkilerinin ne kadar yüksek boyutlara ulaşabileceğine hitabet yeteneği örnek verilebilir. Mesela Adolf Hitler, hitabet yeteneğinden dolayı bütün bir ülkeyi örgütlemeyi başarmış ve insana insanlığı öldürtebilmiştir. Winston Churchill ise İngiliz dilini seferber ederek savaşı kazanmayı başarmıştır. Yani dünyanın temeli, kurduğumuz sözcükler ve onların ortaya çıkardığı etkilerdir.

Zekanın da konuşmayla ölçülebileceği durumlar vardır. Az sözle çok şey anlatabilen ve kendini en doğru şekilde ifade edebilen bir insan zeki olarak değerlendirilebilir. Çünkü zeka, ortama ayak uydurma becerisidir. Fakat bu tabii ki konuşmayanların ve suskunluğu tercih edenlerin zeki olmadığı anlamına gelmez.

Örneğin Savant Sendromu, matematik, müzik veya görsel alanda yetenekli çoğunlukla otistik hastaların yaşadığı ancak başka hastalıkların da sebep olabildiği sendroma verilen addır. Bu duruma sahip kişiler, iletişim kurmada ciddi sıkıntı yaşarlar. Sayısal faaliyetlerde çok başarılılardır (9000 kitabı hafızalarında sayfası sayfasına tutabilirler.) fakat  normal insanlara çok basit gelen düğme ilikleme, ayakkabı bağlama gibi faaliyetleri yapmada çok düşük performans sergilerler.

Gerçekten yüksek zekaya sahip insanlar kendisini açıklamaktan çok karşısındaki insanı dinleyerek onu değerlendirmeyi tercih eder. Çünkü onlar, düşüncelerini kendilerine saklayacak kadar değerli bulur ve onları ortalığa saçarak kendilerini kanıtlama çabasına girmezler.

Her ortamda konuşmayı tercih edenler için ise durum tam tersi denebilir. Zekaları ile kendilerini kanıtlayamadıkları ve kabul edilmedikleri için seslerini yükselterek ve gereğinden fazla konuşarak kendilerini ön plana çıkarmaya çalışırlar. Bu tip insanlar da ikiye ayrılır: Yönetebilen, örgütleyebilen ve yönetemeyip itici gözle bakılan, dışlanan.

Aslında insanın ikiye ayrılmasında da toplumun zeka seviyesi ve yönetilebilirliği büyük rol oynar. Topluluğun düşünmekten çok yönetime ve yönetilmeye açık olduğu bir yerde boş konuşan insanın değeri, sükuneti tercih edene oranla daha yüksektir. Konuşan, o toplulukta bilge gibi görünür çünkü. Fakat düşünen toplumda, yönetim daha zor ve sessizlik daha kıymetlidir. Bu nedenle çok konuşan ve bilgisiz insanların o toplumda yeri yoktur. Yani düşünenler için söz gümüşse sükut altındır.

(Visited 248 times, 1 visits today)