Her şeyin izi geçer, zaman her şeyi iyileştirir değil mi? Ama tek bir şeyi unutur: Söylenmemiş sözlerin izini. Zamanın giderek kötüleştirdiği tek şey bu izlerdir. İnsanın göğsünü kor gibi yakar, ağzında acı bir tat bırakır. İnsanlarla dolu bir odada yapayalnız hissettirir. Her şeyi yarım bırakır söylenmemiş sözler. Zamanında “kal” diyememek kaç kişinin hikayesini yarım bırakır. Zamanında “seni seviyorum” diyememek kaç ilişkiyi sonlandırır? Zamana bırakılan kaç şey mezarın başında, gözü yaşlı, yüreği yangın biter? Kaç özür havada asılı kalırda mezar taşının arasından geçip ruha dokunamaz? Bunu düşünürken Özdemir Asaf’ın şu sözlerini hatırlarım: Her şeyi zamana bıraktık. Zamanımız var mı bilmeden…
Doğru sözü söylemek için doğru zamanı bekler insan, ama zaman beklemez. Söylenmemiş sözler insanın içinde birikir adeta. Yeri gelir geçmişin hayaletleri gibi peşinde dolaşır, yeri gelir gözden damlayan altın damlası olur ve yeri gelir en büyük pişmanlığı olur. Zaman, o kişinin hikayesini yarım bıraktığı gibi o kişi de yarım kalır. Söz bir kere ağızdan çıkarın tersidir bu: söz bir kere ağızdan çıkmaz ve insan o pişmanlığın esiri olur.
Bir sözü o an söyleyememenin nedenleri vardır. “Gitme” diyemezsin çünkü gururun seni susturur. “Seni seviyorum” diyemezsin çünkü korkuların seni esir alır. Bir “özür dilerim” bile çıkamaz ağzından çünkü cesaretin yoktur. Ama belki de o gururdan vazgeçmek, o korkuyu bırakmak, o cesareti kazanmak gerekir. Çünkü o gün bu sözler söylenmezse “keşkenin” ağırlığıyla baş başa kalır insan. Ve inanın bu pişmanlık, bu acı, insanı hayattan daha hızlı tüketir. Düşününce belki de asıl trajedi, hayatta her şeyin bir gün sona ereceğini bilmek değil, o sona eren şeylere, söyleyemediğin sözlere veda etmektir. Maalesef, bu veda hikâyenin sonunu tamamlamaya yetmez ve puzzle’ın son parçası biri için belki bir özür, biri için aşk itirafı belki de bir “kal” yakarışı olarak eksik kalmaya devam eder ve insanın elinde kalan tek şey tamamlanamamış bir yapboz olur.
Ve tamamlanamayan hikayesinin sonunda kişinin kalbi ağırlaşır, bir geç kalınmışlık hissi ruhu kaplar, ağızdan çıkabilen tek şey “Keşke zamanı geri alabilsem” olur. Neden mi? Çünkü gün gelir her şey biter ve zaman kimseye acımaz, söylenmemiş sözlerin izleri her zaman kalır.