Zamanın Sınırları

Her şey o gece başlamıştı. İnsanlık tarihini sonuna kadar değiştirecek olan büyük buluş CERN(sörn)’ ün parçacık hızlandırıcısında ben ve iş arkadaşlarım tarafından gerçekleşmişti. Kalbim durmak bilmiyordu çünkü az önce ışıktan hızlı giden parçacıkları keşfetmiştim. Bu başarının ardından büyük bir kutlama yaptık. İlk başta bu buluşla ne yapılabileceğini bilmiyordum ama derinlemesine düşününce aklıma çok önemli bir şey geldi. Eğer bir parçacık ışıktan hızlı gidebiliyorsa geçmişe de gidebilirdi. Nutkum tutulmuştu çünkü bunun benim için tek bir anlamı vardı. Zaman yolculuğu!

Hızlıca laboratuvarıma gidip çalışmaya başladım. Nasıl bu parçacığı en büyük hayalim olan zaman yolculuğu yapmak için kullanabilirdim?  Günlerce laboratuvardan çıkmadım. Yemeden, uyumadan bu parçacığın davranışlarını taklit edecek ve stabil bir araç tasarlamak için uğraştım. Tam pes etmek üzereydim ta ki yaptığım son deneyin sonuçlarını görene kadar. Başarmıştım, sonunda zamanda yolculuk yapabilecektim. Bu başarımı kimseyle paylaşmadım ve projeyi gizli tuttum. Aklımdaki tek soru şuydu: hangi tarihe gidecektim? İlk aklıma gelen 2. dünya savaşına geri dönüp atom bombasının yapımını önlemekti. Böylece Japonya’ya atılan bombaları önleyebilir ve binlerce insanın ölümünü önleyebilirdim. Plan o anda çok mantıklı ve kusursuz gözüktü. Fakat o kusursuz gözüken planın sonuçları hiç de kusursuz olmayacaktı ve ben bunu o anda bilmiyordum.

Zaman makinesi için gereken bütün hesaplamaları ve hazırlıkları yapmıştım. kendimi hazırladım ve hayatımın en kısa ama en büyüleyici olan yolculuğunun tadını çıkarmaya başlamıştım. Gözlerimi açtığımda mutluluktan çığlıklar attım. Çünkü işe yaramıştı. Sonunda hayatımın uğraşının ve emeğinin boşa gitmediğini görmek beni çok mutlu etmişti. Hiç vakit kaybetmeden atom bombasının üretildiği Manhattan projesinin oluşturulduğu alana gittim. Tabii ki de içeriye bir yabancı girmesi yasaktı ama burası bilimsel bir alandı. Ben de bu zamanda bilimin benim zamanımdaki kadar gelişmediğini hatırlayıp daha açıklanamamış teorileri ve fizik bilgimi oradaki zamanının en ünlü fizikçilerine anlattım. Bu kadar bilgili bir insan olduğumu görünce şaşırdılar ve beni projeye dahil etmek istediler. Projenin içindeyken yapmam gerekenler çok basitti. Hesaplamalarla oynayıp atom bombasının atılmasını engelleyecektim.

Bütün planım tamamlanmıştı ve atom bombası bir başarısızlık olarak tarihe geçmişti ya da ben öyle düşünüyordum. Çok heyecanlı bir şekilde yeni geleceğimizin nasıl olduğuna bakmak için zaman makineme döndüm ve her şey çok daha açık bir şekilde kötüleşmişti. Atom bombasını kimse kullanmadığı ve insanlara gözdağı verilmediği için savaş hala devam ediyordu. Evet belki binlerin hayatını kurtarmıştım ama savaştan dolayı milyonları kaybettim ve kaybetmeye devam ediyorum. Bunu tarihte geri dönüp tekrardan eskiye döndürmek üzereydim ki şunu fark ettim. Zamanı ne kadar değiştirsem de hiçbir etkisi olmayacaktı çünkü şunu fark ettiğim tek bir şey vardı. Zamanla oynamak hayatla oynamaktır.

(Visited 2 times, 2 visits today)