Öğlen okuldan sonra buluşma planladık. Ben İpek, Zeynep ve Ecrin bir kafede oturmaya karar verdik. Okuldan sonra geç kalmayayım diye hızlıca bir otobüse atladım fakat üzerimde ağır bir yorgunluk vardı. Ama arkadaşlarımla buluşmayı o kadar çok istiyordum ki bir ilaç alıp yoluma devam ettim. İlk gelen bendim dört kişilik bir masaya geçtim ve telefonumu karıştırmaya başladım. Karşıma bir haber çıktı, haberde henüz ne olduğu bilinmeyen bir felaketin bizi beklediğini gördüm, içimden kıkırdadım ve inanamadım. Sonuçta ne gibi bir felaket bizi bekleyebilirdi ki? Tam bunu düşünürken arkadaşlarım geldi onlar da bu haberi görmüş olmalıydılar ki suratlarında şaşkın bir ifade vardı. İlk hamleyi yapan İpek oldu. Bize ”Haberi siz de gördünüz mü?” diye sordu bende görüp yalanladığımı söyledim. Zeynep de benim gibi düşünüyordu fakat İpek ve Ecrin bize karşı çıktı, onlar bunun gerçek olduğunu düşünüyordu. Tam o sırada kulaklarım çınlamaya başladı. O kadar ince ve derin bir ses duyuyordum ki aklımı kaybedecektim. Ses birkaç dakikaya bitti fakat çok korktum arkadaşlarım da ağlıyordu, ses bizi o kadar çok korkutmuştu ki kimse konuşamadı. Anladım ki onlar da bu sesi duymuşlardı. Bir şeyler oluyordu. Masadan kalkıp parka doğru ilerlemeye karar verdik. Hâlâ olayın şokunu atlatamamıştık. Acaba gerçek miydi bu, gerçekten bir şeyler mi oluyordu? İnsanları gözlemeye başladım fakat hepsi çok mutluydu ve sesleri duymadıklarından emindim. Sadece biz duymuştuk bu sesi ama neden bizdik? Olaydan bir saat sonra önümüzde bir ışık gördük, çok büyük bir ışıktı. Sanki… sanki uzay boşluğu delikleri gibiydi. Grubun en kokak insanı olarak Ecrin ağlamaya başladı. Onu sakinleştirmeye çalışıyorduk fakat susmuyordu. Hepimiz birden bir ses duyduk. Ses bize bu değişik kapıya girmemizi söyledi. O kadar çok korkmuştuk ki başka çaremiz yok gibi hissettik. İlk önce Zeynep ve ben girdim ardından İpek ve Ecrin arkamızdan geldi. Girdiğimiz yer karanlıktı. Çok karanlık. Sonra yanımıza bir kadın geldi. Ve bize ”Korkmayın, sizi uyarmaya geldim.” dedi. Biz tabii ki korkmuştuk. Kadın bize şuanda bulunduğumuz durumun çok tehlikeli olduğunu, zamanların karıştığını söyledi. Önce anlam veremedik ama sonra detaylara inince anlamıştık. Zamanlar karışıklığı geçmişin ve geleceğin bir arada toplandığı bir dilimmiş. Bu şuana kadar hiç olmayan bir şeymiş. Biz de bunları anlatınca olayla ne ilgimizin olduğunu düşündük. Meğer dünyayı kurtarmak için bize ihtiyaç duyuyorlarmış. Bizim bir zaman makinesine girip hem gelecekteki, hem de geçmişteki zaman dilimlerine gidip karışıklıkları ortadan kaldırmamız gerekiyormuş. Biz de kabul ettik ve göreve koyulduk gruplaştık ve makinelere bindik. Ben ve İpek gelecek zamana gittik ve o kadar şaşkındım ki her şey teknolojikti ve çok gelişmişti. Fakat bir sorun vardı. Dünyada hiç kimse mutlu değildi kimse sosyalleşemiyordu ve iletişim kurmuyordu. İşlerini sadece çevrimiçi olarak hallediyorlardı. Bunu düzeltmememiz gerekti. Biz de tüm ileri teknolojileri yok ettik daha aza indirdik ve olayı çözdük. Tekrar şimdiki zamana döndük ve her şey düzelmişti. Kendimizle gurur duyduk ve çok iyi hissettik. Biri bana böyle bir şeyin olacağını söyleseydi imkânsız derdim. Ama olmuştu. Ve biz halletmiştik.
Zaman Yolculuğu
(Visited 66 times, 1 visits today)