Canım, güzel çocuk. Hayata hep güvenerek, mutlu mutlu güzel güzel, gözlerle bak. Bak ki hep çevrendeki güzel, mutlu, güvenilir, huzurlu şeylere doğru git, git ki hayatına ne korku, ne kaygı, ne de endişeden yana hiçbir duygu girmesin. Hep cesaretle, huzurla, korkusuzca bir hayat yaşa. Etrafındaki insanlar, her ne yaşamışsa yaşasın, sen onlarla aynı hayatı yaşamak zorunda değilsin.çünkü sen hayat denilen filmin yönetmenisin,filmin akışına da sen karar veriyorsun, yardımcı oyunculara da Farklısın, tıpkı, diğer birsürü insanın birbirinden farklı olduğu gibi. Dolayısıyla sen kendi farkınla, özgürce, istediğin gibi yaşa. Yaşa ki hem hayattan, hem de kendinden yıldızlı pekiyi’lerle dolu bir karne al. Ve şunu sakın ama sakın unutma, yaşattığın kadar yaşarsın bu hayatta.
Bugün sen doğduğundan itibaren Dünya’nın Güneş etrafında on altıncı dönüşünü kutlarken şunu sakın unutma; hayatta bazen her şey istediğin gibi gitmeyebilir, hiçbir şey yolunda olmayabilir ama her karanlık aydınlıkla sonlanır.Bu hayattaki en büyük başarı, istediğin hayatı istediğin gibi yaşamaktan geçer. İstediğin hayatı yaşamanı bazen birtakım şeyler engeller ve ertelemene neden olur. Ertelenmesi, istediğin hayatı yaşayamayacaksın anlamına gelmez. Ertelemen sadece daha çok, ne istediğini bilerek, onun için savaşacağın anlamına gelir. Hayat ve mücadele her zaman güçlendirir ve her zaman daha da özgürleşmeni sağlar.
Artık 16 yaşındasın… Bazı şeyler için çok büyük, öte yandan diğer şeyler için de fazla küçüksün. İlerde sana bunu söylediğim için bana gıcık olacaksın biliyorum, anne ben küçük müyüm büyük mü bir karar ver artık diyeceksin çünkü şu an ben de öyle düşünüyorum ama yaşadığın yılların olgunluğu yaşayacağın yılların ise tecrübesizliği var üzerinde o yüzden böyle deniyor sana. Belki şimdi bu satırları okurken birbirimize bakıp gülüyoruz ama şunu bil ki hayat sandığın kadar uzun ve sıkıcı değil bu yüzden dolu dolu yaşamaya bak. Ve şunu bil, ben de şu an aynı senin hissettikleri hissediyorum, yalnız değilsin. Bu cümleler kalemimden dökülürken ben de annemin bana verdiği öğütleri kendi düşüncelerimle harmanlayarak yazıyorum sana. Evet, sana da garip geliyor olabilir; on altı yaşındaki annenin on altı yaşındaki çocuğuna mektup yazması. Ama yanlız olmadığını bil istedim, çünkü bazen laflar yetmiyor ikna etmeye, en azından bu yaşımda yazdığım bir mektup olursa kanıt olur ileride benim de aynı şeyleri yaşadığıma. Bir zaman tünelinden geçmiş gibi hissederiz ikimiz de. Ben on altı yaşına geri dönerim seni de yanıma alarak bir süreliğine en azından mektup bitene kadar…
Hayat birilerinin elini bırakmadan yaşanacak kadar bağımlılıklar ve korkularla geçiştirilecek risklere sahip bir hayat değildir. Bu hayat anne ve baban dışında da pek çok insana, ama önce kendine güvenerek yaşaman gereken, süprizler ve güzelliklerle dolu bir hayattır. Evet, aşk acısı da çekeceksin, sınavların da kötü geçecek. Bazen bize bağırıp çağıracaksın bazen arkadaşlarınla küsüp kavga edip belki sonra barışacaksın. Ama her biri sana bir şey katacak, seni sen yapan şeyler haline gelecek yaşadığın iyi ya da kötü bütün olaylar. En önemlisi günün sonunda iyi ki ben bu hayatı yaşamışım diyebilmek. Klasik doğum günü klişelerine girmeyeceğim zaten o sırada yeterince yapacağız hepsinden, umarım benim için çok anlamlı olan bu hediyeyi beğenirsin, günün anlam ve önemine ithafen mektubu en sevdiğim şiirin bir kısmıyla kapatmak istiyorum devamını beraber okuruz. Seni çok seviyorum…
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak,
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Can Yücel/Her şey sende gizli