Normal bir pazar günüydü. Uyanıp, her zamanki rutinim olan yüzümü yıkayıp bir fincan kahvemi hazırladıktan sonra üzerimi değişmeye gittim. Kırmızı kravat, beyaz gömlek ve pantolonumu giyinmiştim, çünkü en sevdiğim kombinimdi ve bugün önemli bir toplantım vardı. Erken uyandığım için çok mutluydum çünkü işe giderken bi tüccar gördüm. Neler sattığını merak ettiğim için arabamı yolun kenarına park ettim ve tüccara yaklaştım, fakat benden korkuyor gibi görünüyodu. Tüccarın yanına gittiğimde çantasını benden saklayarak “Ne istiyorsun benden?” Dedi. Neler sattığını görmek istediğimi söyleyince biraz rahatladı ve çantasını açtı. İçinden bir kitap, bir oyuncak figür ve bir tane de minyatür heykel çıkmıştı. Heykel ve oyuncak figürle çok işim olmadığı için sorgulamadan kitabı almak istedim. Tüccar, ben kitaba bakarken onu almayı düşündüğümü anlamış olmalı ki beni uyardı. “Bu kitabı alırsan sorumluklarına sen katlanırsın, haberin olsun.” Dedi. İlk başta çok aldırmadım, iş yerime vardığımda toplantıya yirmi dakika kalmıştı. Bende hazır zamanım varken zaman öldürmek için kitabı açtım ve okumaya başladım. Toplanrıya üç dakika kala kitabı okumayı bıraktım ve koşa koşa toplantıya gittim. Toplantı gayet iyi geçmişti çünkü terfi edilmiştim. Bu yüzden arkadaşlarımı çağırdım ve lüks bi restoranda bunun kutlamasını yapmayı planladık. İlk varan doğal olarak ben olmuştum ve madem onları bekliyordum, zamanımı boşa harcamadım ve biraz daha bugün aldığım kitabı okudum. Fazla erken gelmişim ki ilk arkadaşımın gelmesi bir bütün saat aldı. Ona aldığım kitap hakkında bahsettim çünkü çok ilgimi çekmişti. Masaya birkaç kişi daha gelene dek kitabımı okudum. Yeterince kişi geldiğinde kitabın 73. sayfasındaydım. Çok güzel sohbet dönüyordu. O gün biraz geç saatlere kadar durduğumuz için koca restoranda sadece ben ve arkadaşlarım vardık. Bende birkaç kişi gidince kitabımı tekrar açtım ve uzun bir süre okudum. Kitabın 120. sayfasında el yazısıyla yazılmış bir telefon numarası vardı. Çok dikkatimi çekmemişti, biraz sarhoştum. Eve gidip uyudum, arkadaşım beni eve bırakmıştı. Sabah o gördüğüm telefon numarası geldi aklıma. Gidip telefonu aldım ve kitabı açtım. Kitaptaki numara benim numaramdı. Aradım ve benim numaramı benden başka birisi açmıştı. Beni dün gittiğim restoranın tuvaletinde bekliyordu. Oraya gittiğimde bi tane tuvalet kabininden garip sesler geliyordu. Kabine yaklaştığımda ışıklar kesildi ve ışıllar geri geldiğinde kabin boştu. Kabine kendim girdiğimde kapı aniden kapandı ve tuvalet kağıdında “panik yapma, sakin ol.” Yazıyordu. Kapıyı açamıyordum. Tuvalete oturup ne yapmam gerektiğini düşünürken kapının önünde birisi belirdi. Sadece ayakkabılarını görebiliyordum. Kapı aralığından kim olduğuna bakmaya çalışınca o da bana baktı. Sonra ışıklar kesildi ve açıldığında adam gitmişti, ve kapı açılmıştı. Tuvaletin kapısını açmayı denediğimde hala açılmıyordu. Çıktığım tuvalet kabininin kapısı kapandı ve ışıklar kesildi. Işıklar bidaha açıldığında tuvalet kabininden garip sesler gelmeye başladı. Kabinin önüne gittim ve farkettim ki, bir zaman paradoksuna yakalandım. Burada sonsuza kadar hapis kaldım. Ne denesem bir işe yaramıyordu.
ZAMAN PARADOKSU
(Visited 35 times, 1 visits today)