İnsanoğlu ne yapsın ne etsin sürekli düşünüyor. İşini düşünüyor, evini düşünüyor, arkadaşlarını düşünüyor, parasını düşünüyor, akşam eve gidince ne yiyeceğini, o vitrinde gördüğü yeni sezon kıyafetleri, izlediği son komik kısa videoyu düşünüyor… Ama her şeyden çok kendini düşünüyor. Her şeyden çok, nasıl gözüktüğünü, nasıl davrandığını, başka insanlara nasıl davrandığını, nasıl özelliklerinin olduğunu, ona ne dendiğini ne denmesini istediğini düşünüyor. Düşünüyor da düşünüyor, nereye kadar? İnsanoğlunun sıkça düşündüğü başka bir konu daha var. Hataları. Aman o gün ona ne demiş, o an ağzından öyle çıkıvermiş, soruyu doğru okumamış, şıkkı yanlış görmüş, onu incitebileceği aklına gelmemiş, kırmızı ışığın yandığını görmemiş… Çoğumuzun aklından geçip gidenler bundan ibaret. Bazen ben de derste kafam başka yerlere gittiğinde eğer geçmişi değiştirebilseydim nereleri değiştirirdim gibi sorularla baş başa bırakıyorum kendimi. Bunlar çoğu zaman hep gündelik olaylar oluyor ama bazen araya etkisi büyük olacak olaylar da karışıyor tabii.
Sahi, eğer geçmişe gidip hatalarımı düzeltebilseydim böyle bir şey yapmak ister miydim?
Bazen geçmişte hata veya talihsiz bir olay gibi görünen olaylar şimdiki zaman için birer şanslı an olarak sayılabiliyor. Örneğin, babam daha ben doğmadan önce arkadaşı ile beraber açtığı proje şirketinin kart vizit ve müşterilere verilmek amaçlı yapılan anahtarlık türü şeyleri teslim almak için bir arkadaşıyla İstanbul’a doğru yola çıkmış. Biliyorsunuz İstanbul’a gitmeden Bolu Dağını geçmeniz gerekiyor. Babamlar tam da tünelin yeni yapıldığı sene yola çıkmışlar. Fakat onlar daha tünele bile ulaşamadan arabalarında bir arıza çıkmış ve geri dönmek zorunda kalmışlar. Onların şansına, tam da o gün tünelde çok büyük bir zincirleme kaza meydana gelmiş.
Ben aynı zamanda geçmiş, şimdiki zaman ve gelecekten oluşan bir zaman örgüsü içinde olduğumuza inanmaktayım. Demek istediğim, geçmişte değişen herhangi bir şey şimdiki zamanı yani geçmişe göre geleceği etkilemekte. Biri geçmişe dönüp bir bardağın yerini bile değiştirse bu bahsettim şimdiki zamanın örgüsünü tamamen değiştirebilir, buna kelebek etkisi deniyor. Bu geçmişte yapılan değişimin sebebi her ne kadar olumlu bir etki yaratmak için de yapıldıysa bilinen zaman örgüsünü darmadağın edebilir ve olayların daha da kötü sonuçlanmasına sebebiyet verebilir. Tabii ki herkes geçmişte yaptığı ve çok pişman olduğu bir olayı değiştirmek ister fakat başka birinin hayatına veya kendi hayatımıza, istemeden de olsa, zarar verebiliriz.
Eğer iki özellik arasından birini seçecek olsaydım geçmişi değiştirmek yerine geleceği görmeyi tercih ederdim. Bu sayede yapma potansiyeli olduğum hatlarımı önceden tespit eder ve ona göre hayatımı planlayabilirdim. Bu her ne kadar kulağa mükemmel gelse de bana göre bu özelliğin de olumsuz yanları var.
Hayatı yaşamanın güzelliklerinden biri bir adım sonrasında ne olacağını asla tahmin edememen. Hayatın sana yarın ne sunacağını kırk yıl düşünsen bile tahmin edemezsin. Herkesin yaşamını bu bakış açısıyla sürdürmesi gerekiyor aslında. Geleceği bilirsek yaşamanın, bize tabir tutulan bu testin ne anlamı kalır? Biz buraya öğrenmeye, ders çıkartmaya, en iyi benliğimiz olmaya gönderildik, eğer her şeyi önceden bilirsek bu hile yapmak olmaz mı? Ben de bazen hayatın bu imkânsız hilelerinin cazibesine kapılıyorum fakat unutmamak lazım ki yaşamadan öğrenmek mümkün olmadığı gibi sadece okumak, başkalarının tecrübelerinden yararlanmak da tek başına işe yaramaz. Sonuçta bu hayatta her anın tadını çıkarmak ve şu an için sürpriz gibi görünen geleceğe kocaman bir merhabayı her zaman saklı tutmak gerekir.