zaman

Gözlerimi açtığımda etrafımda yüzlerce insanla beraber nereye gittiklerini bilmediğimiz o siyah elbiseli uzun insanların peşinden koşuyorduk. Neredeydim ,kendimi nasıl burada buldum bilmiyordum sadece koşuyordum önüme arkama etrafıma bakmadan koşuyordum .Biraz daha koştuktan sonra biraz uzakta bir ışık huzmesi görmeye başladım sanki avını bulmuş bir yırtıcı gibi ışığı görünce daha da hızlı daha da dikkatli koşmaya başladım .Bu hareketin kontrolü ben de değildi sadece içimden gelen bir güç beni koşmaya itiyordu .Biraz daha  koştum ve gözümü tekrar açtığımda az önce yüzlerce kişiyle beraber olduğum bu uçsuz bucaksız beyaz  odada tek başıma o uzak görünen  ışık huzmesinin içindeydim. Ne olduğunu anlamak için etrafıma göz gezdirirken  bir kule gibi dik durmamı sağlayan bu taban parçalanmaya başladı yapacak hiçbir şeyim yoktu ve hiçliğin tam ortasından en derinine düşüyordum .Tam ne kadar olduğunu hatırlamadığım bir süre sonra gözlerimi tekrar açtım ve karşımda üzerinde sayısız tarih  yazan kocaman bir bilgisayar ekranı vardı ekrandaki semboller ilk baktığımda rastgele harfler gibi gözükse de sonradan yazanların en başından en sonuna kadar tarihler  olduklarını anladım.

 

Bir süre cesaretimi topladıktan sonra 1900’lerle başlayan bir tarihe bastım zemin ilk seferkinden çok daha büyük bir gürültü ve şiddetle sallanmaya ardından da parçalanmaya başladı ayaklarımın altında bir taban hissetmeye başladığımda bu  sefer hiçlikte değil kalabalık yoğun bir sokakta açtım gözlerimi. Son bir kaç saatte (belki daha uzun tam bilemiyorum) başıma gelenlere anlam vermeye çalışarak bir kaç metre ötemdeki kalabalığa doğru yürümeye başladım.Sokaklar he rzamanki soaklardı ama açıklayamadığım küçük farklılıklar vardı .Mesela duvardaki afişler afişlerde kullanılan yazılardan dolayı önce bir Arap ülkesinde olduğumu sandım  amaa konuşulan dil çok tanıdıktı, yaşadıklarımdan ötürü herhalde ilk başlarda duyduklarımın türkçe olduğunu anlayamadım fakat topluluğa doğru gittikçe yavaş yavaş tanıdık kelimeleri seçmeye başladım .Çok fazla önüme bakamıyordum güneşten gelen ışıklar gözümü alıyor adeta beni kör ediyordu. Her ne kadar gözümü açamaam da etraftaki insalara tarafından bana atılan bakışları hissedebiliyordum  ve eğer gerçekten dikkat edersem kıyafetlerim ve yürüyüşüm hakkında konuştularını duyabiliyordum.Benim aksime insanların her biri sanki günlük işlerine değil de önemli toplantılar gidecekmiş gibi özenli ve şık giyinmişti. Biraz daha yürüdükten sonra kafamı kaldırabildim ve etrafıma baktım sağımda boğaz vardı İstanbul boğazı yaklaşık bir saattir nerede olduğumu bilmeden yürüdüğüm bu yerin şehrim İstanbul olduğun anlayınca içime burk bir huzur doldu .İstanbul’daydım ama burası benim İstanbul’um değildi ne boğaz köprüsünden ne de boğazda inşa edilen çok katlı evlerden eser vardı yani 19′ lerden öncesine gelmiştim etraftaki afişlerin dili Türkçeydi dii ama alfabesi Arapça bu da bana 1930 dan da önce olduğunu gösteriyordu. Ama nasıl? Nasıl bir anda  nasıl 100 yıl geriye gidebilmiştim .Çevredeki insanlar ben hareketsiz İstanbul’u izlemeye başlayınca beni daha büyük bir dikkatle incelemeye başladılar.

(Visited 52 times, 1 visits today)