Üç maceracı dev pembe tüyleri, kan gibi kırmızı gözleri ve bir bıçak kadar keskin tırnakları olan bir kaplan ile savaşırken kaplanın pençesinin üstünde mor parıltılı bir toz görürler. Bunu gören üç maceracıdan biri kaplanın yaptığı saldırıya karşı sola takla atarak kaçar. Tabi kaplanın pençesinden kaçabilmek için sola doğru yaptığı ani hareket yüzünden bileği acımaya başlar. Maceracılar hemen ileri baktığında önlerinde mor parıltılı bir geçit ve içinde bir yerin olduğunu görürler. Maceracılar geçide odaklanmışken kaplanı unuturlar ve kaplanı göremezler çünkü kaplan maceracılar arkasına geçmiştir bile. Tam arkalarını dönecekken kaplan ani bir pençeyle üç maceracıyı da geçidin içine atar. Maceracılar bir süre sonra sendeleyerek uyanırlar etraflarına baktıklarında burası onların dünyasından çok farklı olduğunu görürler.
Bunun üzerine şaşkınlıkla etraflarına bakarlar ve hiçbir şeye anlam vermezler. Tam o sırada köşedeki üstünü toz kaplamış tezgâhtaki goblin maceracılara seslenir. Gizemli bir şekilde buraya nasıl düştüğünüzü gördüm. Farz ediyorum ki tanıdığınız, yaşadığınız dünyaya benzer bir yerde değilsiniz. Maceracılar sessiz bir şekilde evet tam o kaplanla… Derken evet hepsini gördüm der goblin. Maceracılar bunun üzerine şaşırır. O zaman neden yardım etmedin derler. Goblin zamanda olacak şeylerin önüne geçersem daha kötü bir şeyler yarata bileceğim için yardım etmedim. Buna anlam veremeyen maceracılar tam olarak ne demek istiyorsunuz der. Goblin: aslında siz şuan geldiğiniz dünya benzer bir dünyadasınız hatta o dünyadaki bazı şeyler bu dünya dada var sadece siz fark edemdiniz. Maceracılar goblinin dediklerine anlam vermezler ama anlamış ve gibi yaparlar. Gobline sorarlar nasıl kendi dünyamıza döneceğiz? Goblin: bir gemi var okyanusun tam ortasında çok büyük okyanusun ortasına doğru giderseniz göreceğinizden eminim der. Maceracılar gobline teşekkür ederler ve gitmek için hazırlanırlar. Tam gideceklerken goblin bekleyin bunu alın kötü bir durumun içine düşerseniz bunu kırın işinize yarayacaktır der ve maceracılar gider.
Yolda şaşkın şaşkın düşünürler nasıl olurda o kaplan tarafından tuzağa düşürüldük, okyanusun ortasına nasıl gideceğiz diye kara kara düşünürlerken. İçlerinden biri arkadaşlar moral bozacak bir şey yok buradan olabildiğince hızlı gideceğiz ve eski yaşantımıza geri döneceğiz der. Motive olurlar ve bir gemi kiralayıp okyanusun ortasına doğru yol alırlar. Galiba o küçük goblinin dediği şeyi görmüşlerdir. Okyanusun ortasında hiç tahmin etmedikleri kadar dev bir şey görürler çünkü bu bir gemiye benzemiyordur. Bu şeyin üzerinde şehirler, ovalar, dev binalar olduğunu görürler. Gemiye daha da yaklaştıklarında tam sudan kayarak aşağı ineceklerken önlerine 5 tane siyah ruh belirir içlerinden biri elinde kılıç diğeri kılıç kalkan ve diğer üçlüde asa tutar. Bunu gören maceracı uzun zamandır dövüşmedik daha tedbirli olalım der. İçlerinden şövalye olan ilk saldırıyı gerçekleştirir ama asalı bir ruhun içinden geçer. Şövalye anlam veremez sonra maceracıların içindeki büyücü güçlendirilmiş ateş topu atar. İki tane ruh ölmüştür geriye üç tane kalmıştır.
Son olarak içlerindeki kurt adam elektrikli devası kılıcı ile 3 ruhu da aynı anda keser ve öldürür. Tam gemiye ineceklerken ruhlar tekrar önlerine çıkar. Ruhların öldürülemez olduğunu anlayan maceracılar. Goblinin onlara verdiği kristali kırarlar. Tam o kristal kırıldıktan sonra ortaya devasa bir büyücü çıkar. Bu büyücü maceracıları çok hızlı bir şekilde alıp aşağıya indirir maceracılar iyi ki bu büyücüyü çağırmışız yoksa buradan aşağı inmemiz hem çok uzun sürerdi hem de ölebilirdik der. İndikleri yerin hemen önünde akan bir şey görürler daha da yaklaştıklarında bunun ne olduğunu çözemezler sonra. Goblinin anlattıkları hatırlarlar ve bunun akan bir zaman olduğunu analarlar. Hepsi içinden bu şey hatımda gördüğüm en güzel şeydi der. Sonra oraya ellerinde uzun süredir olan bir sayfa bırakırlar ve bu sayfa onları eski dünyalarına götürür. Maceracılar sonunda kalelerine gidip güzelce dinlenirler.