1876’da icat edilen “armonik telgraf” ile bugünkü telefonlarimizin arasinda yadsinamaz bir fark var elbette. Örneğin bir tuşa tıklayarak dünyanın öbür ucundaki insanlarla iletişim kurabiliyor, fikirlerimizi özgürce paylaşabiliyor veya bir bilgiye ulaşmak için birçok kitabı okumak yerine internetten aradığımız cevapları bulabiliyoruz. Bunların hepsinin amacı aslında insanların hayatlarını kolaylaştırmak. Bu konunun altındaki başlıklardan biri ise yüz tanıma teknolojisi. Farklı birçok konuda işlerimizi kolaylaştırsa da bu mutlaka iyi birşey olduğu anlamına mı gelir?
Öncelikle yüz tanıma teknolojisinin ne olduğunu ve nasıl gerçekleştiğini bilmemiz gerekir. Bu teknoloji minimum düzeyde sorun çıkaran en hızlı biyometrik teknolojidir. Günümüzde sadece insan yüzüyle çalışır. Çok kolay bir çalışma sistemi vardır. Öncelikle “algilama” ile başlar. Belirli bir bölge içinde bulunan o insanı bulur ve “hizalar”. Bundan sonra ise “ölçüm” vardir. Ölçüm yapılırken yüzün genel hatları hesaplanır. Ardından bu hesaplamalar “simgelenir” ve “eşleştirilir”. Bu sureçten sonra ise ortaya çıkan (biri kaynak diğeri ise veri eşleşmesi)iki yüz karşılaştırılır, “doğrulama-tanımlama” devreye girer ve süreç tamamlanır.
Her ne kadar mükemmel görünse bile hiç bir teknoloji mükemmel değildir. Örneğin Amerikan Sayıştayının yaptığı bir denetlemede FBI veritabanında daha önce hiçbir araştırmada adı geçmemiş 412 milyon kişinin fotoğrafları bulunmuştur. Bu hatanın nedeni bu teknolojinin henüz çok yeni olmasıdır. FBI gibi bir birimde bile bazı hatalara neden olması teknolojinin hala gelişmekte olduğunu desteklemektedir. Araştırmalar bu yüz tanıma uygulamalarının en iyi ihtimalle %80-%85 oranında başarıya ulaştığını göstermektedir. Bu oranlar her ne kadar yüksek görünsede bu teknolojiye tamamiyle güvenebilmemiz için maalesef yeterli degildir. Bu konuya bir diğer örnek ise Çin’de yapılan yüz tanıma hatası verilebilir. Bir yolcu otobüsü üzerine reklam amaçlı asılan bir fotoğraf sistem tarafindan gerçek zannedilmiştir.
Yüz tanıma teknolojisinin bir diğer açığı ise her an izleniyor, özel bilgilerimizin çalınıyor olabilme ihtimalidir. Çünkü şirketlerin yüz tanıma veritabanları FBI veritabanlarından bile daha büyüktür. Örneğin Facebook, Instagram ve bunlar gibi birçok sosyal media araçlarının kendilerine ait yuz tanıma uygulamaları vardır. Bu uygulamalar da ne yazık ki gün geçtikçe daha da geliştirilmektedir. Şunu da belirtmek gerekir ki Rusyanın ilgili teknolojiyi denemek ve FindN teknolojisi ile birleştirmeye yönelik çalışmaları olduğu bilinmektedir. (Bu sistemin geliştiricileri aynı zamanda FindFace için kod hazırlamıştır-FindFace insanların fotoğrafları ile diğer insanları aradığı bir uygulamadır). Çıkan haberlere göre bu yeni sistemin yakında Moskovada bulunan bütün kameralara bağlanacağı söylenmektedir. Rus basınına göre yakında bu sistemin şehirde bulduğu insanlar ile onların sosyal medya hesaplarını eşleştireceği, böylece kişisel bilgilerin kişilerin arzusu dışında ele geçirilebileceği gerçeğini ortaya koymaktadır. Farklı bir diğer örnek ise Facebook’un kullanıcılarına kolaylık sağlaması için oluşturduğu yüz tanıma sisteminin günün sonunda başına dert açmasıdır. Bu verilerin kötüye kullanılması iddiasıyla 35 milyar dolarlık bir davanın açılmaması için yaptığı mücadeleyi Facebook kaybetmiştir.
Sonuç olarak yüz tanıma tekolojisi çok fazla güvenlik açığı bulunan ve görüldüğü üzere daha geliştirilmesi gereken bir teknolojidir. Çoğu insanın bu teknoloji üzerinde büyük umutları olmasına rağmen bence kişisel bilgilerin güvenliği açısından çok tehlikeli sonuçları olabilecek açıkları bulunmaktadır. Eğer bu yüz tanıma sistemi açıkları geliştirilmez ve hatalar yapmaya devam ederse büyük kargaşalar ve belki de ülkeler arası rekabetler ortaya çıkabilir. Bana kalırsa bu teknolojiye biraz daha temkinli yaklaşmalıyız.