Yorucu Dağ Tırmanışı

Ayça uyandı ve hemen mutfağa koştu. Babası her zamanki gibi bir kahvaltı hazırlamıştı. Ayça kahvaltısını etti ve hemen aşağı indi. Ayça ve babası altı katlı bir apartmanda oturuyorlardı. Ayça’nın annesi o dokuz yaşındayken kanserden dolayı ölmüştü. Ayça her gün annesini çok özlüyordu. Sonunda servis geldiğinde ayça hemen servise bindi ve en arka koltuğa oturdu.

Servis okula varınca ilk dersin başlamasına beş dakika kalmıştı. Ayça hemen çantasını aldı ve hızlı adımlarla sınıfına doğru yürüdü. En yakın arkadaşı Nilay’ ın yanına oturdu ve sohbet etmeye başladılar. Sonra öğretmen içeri girdi ve çok heyecanlı bir haberi olduğunu söyledi. “Bunu duymaya hazır mısınız?” dedi öğretmen. Tüm öğrencilerde “Hazırız” dedi. Öğretmenleri bu hafta sonu Ağrı Dağı’na tırmanacaklarını söyledi. Herkes çok mutlu oldu. Günler hızla akıp geçti. Sonunda cumartesi oldu. Herkes Ağrı Dağı’nın önünde buluştu. Birkaç dakika sonra dağa tırmanmaya başladılar. Dağ çok büyüktü. Sanki hiç bitmeyecek gibi görünüyordu. Bir kaç saat sonra dağın tepesine vardılar. Okullarının bayrağını dağın tepesine yerleştirdiler. Bir anda çok korkunç bir şey oldu. Nilay’ ın ayağı kaydı. Ayça hiç tereddüt etmeden Nilay düşmeden onu yakaladı ve ona sıkıca sarıldı. Bir daha sevdiği birini kaybetmek istemiyordu. Herkes buz kesilmişti. Öğretmenleri bile! Bu yorucu tırmanış sonucu herkes evlerine dağıldı. Ayça sıcak bir duş aldı. Akşam yemeğini yedi ve olan her şeyi babasına anlattı. Sonra odasına gitti, ışığını söndürdü ve annesini düşünüp uyuya kaldı. Böylece bir gün daha bitmişti.

 

(Visited 57 times, 1 visits today)