Yorgunluk

Cuma akşamıydı işten daha yeni dönmüştüm. Kafam her zaman ki gibi oldukça yorgun ve doluydu. Arabayla otoparka girdiğim an da ise gözlerime bir uyku çöktü. Arabayı park ettim ve yorgunluktan arabada uyumayı tercih ettim. Uyumadan önce aklıma bugün ki olaylar kafamdan esti; Çok fazla proje aldım bugün ve onun için bir sürü toplantılarım vardı ve de kafamın dolu olmasının sebebi ise bıkkınlık. Saat 9 gibiydi uyumaya başladığımda, yemek de yememiştim. Yorgunluktan gerek duymadım.

Çok güzel uyuyordum taa ki gecenin bir vaktinde telefonun sesini duyduğuma kadar. Bir baktım, sekraterim. Yarın beni acil New York’ a gitmemi gerektiğini söyledi. Bunu duyduğum andan itibaren asansöre binip valizimi hazırlamaya gittim. Evime çıktığım an da ise Londra şehrini tam olarak görebiliyordum. Altmış üçüncü katta yaşiyordum. O an şunu anladım, her şeyim var ama hala mutlu değilim bir şey eksikmiş gibi geliyordu. Valizimi hazırladım ve havaalanına gitmek için yol almıştım. İyiki araba da uyumuşum yoksa şu anda uyuyo olurdum. Arabayı park ettim, biletimi aldım ve uçağa bindim. Uçağa binen son kişiydim neredeyse geç kaliyormuşum. Her zamanki gibi yine yorgunluktan. Bindiğim an da uçak yol aldı New York’a. Uçak tam Seattle şehrinin üzerinden uçtuğunda aklıma dünyanın ne kadar küçük olduğu aklıma geldi, bir sürü ülke, şehir, eşyaya ve bir sürü şirketlere sahibim ama hala bir şeylerin eksik olduğunu hissediyorum nedense. Sekiz saatlık yolculuğun ardından indik. Ben ise hemen taksiye binip otelime yol aldım. Nezaman New York’ a gelsem hayatta her şeyin daha da çok ve daha da güzeli olduğunu anliyorum. Bu şehir beni oldukça mutlu eder. Otele geldiğim an da ise spor yapmaya karar verdim. Belki biraz kendime gelirim diye. Spor yaptıktan sonra duşumu alıp daha da iyi geldi bana. Birazıcık ferahladım. Görüşmem öğleden sonra olduğu için kendim için biraz daha vaktim vardı. Kahve içmeye karar verdim. Üstüme ise en sevdiğim elbiseyle en sevdiğim botlarla gitmeye karar verdim. Broadway’a  gittim ve kahve içtim. Sol yanımda ise Kim Kardashian ve Kanye West oturuyordu. Kim Kardashian gerçekte de çok yapmacık duruyordu.  Kanye West’ın yine her zamanki gibi ayakkabılarına hayran kalmıştım. Kahvemi içtikten sonra ise Central Parks’da biraz kafa dinlenmeye gitmeye karar verdim. Vardığım da ise biraz nefes almak için bir bank buldum çocuk parkında. Evet, kulağımda çınlayan çocuk seslerini ayırt etmek güçtü ama zaten bunun bir önemi yoktu. Bu düşünceler zihnimi meşgul ederken gözüm ona takıldı. Öyle bir şey hissetim ki san ki o kişi hayatımdaki eksik yeri tamamlayabilecekmiş gibi. Oldukça kaslı ve uzun bir kişiydi. Benim onunla konuşma gereğinde duymadan yanıma gelmişti. Tanışmak istiyorum dedi. Ben ise elimi uzattım ve ismimi söyledim. Memnun oldum dedim . Ona sarıldım ve bana ”seni seviyorum” dedi.

O günden sonra hayattımda hiç bir şey eksikmiş gibi hissetmedim. Ayrıca o yorgunluk ve kafamın dolu olması da sona ermişti. Çok mutluydum.

(Visited 80 times, 1 visits today)