“Bir masal ülkesiydi burası, her şeyin mümkün olduğu bir masal ülkesi…” Bunları düşünüyordum sonunda oraya vardığımda. Kilometrelerce uzanan yeşillikler ve üstünü kapatan hafif sis, daha insan yüzü görmemiş ihtişamlı dağlar ve havadaki o baş döndürücü tertemiz hava. Başka hiçbir yerde görmediğim bir manzaraydı bu. Bu kadar yola değmiş miydi acaba? Yok ya değmişti, ne de olsa yolculukta yaşadığım şeyler yol yorgunluğundan daha iyiydi.
Tamam, artık hazırım. İhtiyacım olan her şeyi çantama koydum ve artık geriye kalan tek şey yola koyulmak. Bu düşüncelerin ardından araba anahtarımı aldım ve ayakkabılarımı giydim. Apartmanımdaki merdivenleri inerken o rutubet kokusunu her içime çektiğimde buradan ne kadar çok gitmek istediğimi tekrar ve tekrar hatırlıyordum. En sonunda arabama oturduğumda ise anahtarı taktıktan sonra bir süre bekledim. Yolculuğumu, ve yolculuğum sırasında karşıma çıkabilecek insanları ve olayları düşündüm. Ardından kontağı çevirdim ve yola koyuldum. Filmlerdeki gibi bir yol montajı hayal ediyordum aslında ama otoparktan çıkar çıkmaz trafikte takılmıştım. Umutlarım biraz da olsa suya düşmüştü ama bu daha yolun başıydı. Olaylara pozitif yönden bakmak istediğimden en sevdiğim radyo istasyonunu açtım. Trafikte beklerken en azından sıkılmamış oluyordum bu sayede. Çok geçmeden trafik akmaya başladı ve yola koyuldum.
Arabam o kadar lüks değildi. Hatta çoğu kişinin tabiri ile bir hurdaydı. Ancak iş görüyordu ve ben de ondan çok bir şey beklemiyordum. Artık neredeyse aramızda bir bağ vardı. Hızımızın yetişemediği arabalar solumuzdan geçerken bir yandan etrafıma bakmaya koyuldum. Yanından geçtiğimiz tarlalar su gibi akıyordu etrafımızda. Bu tarlaların arkasında ise tarım yapılamayacak kadar eğri ve bu yüzden çorak kalmış ovalar vardı. Çok ilginç bir yanı yoktu buranın ancak yine de etkileyici gözükmüştü bana.
Birkaç saat gittikten sonra biraz sıkılmaya başlamıştım. Gittiğim bir yer olmadığı için de biraz ümitsizliğe kapılmıştım aslında. Bu yolculuğun planı aslında yolun götürdüğü yere giderek normal bir yolculukta uğranmayan veya gözden kaçan yerlere gitmekti. Aslında hala başarısız olmuş değildim, o an nerede olduğumu bilmiyordum. Bunları düşünürken gittiğim yoldan çıkan toprak bir yol gördüm. Arabamla oraya girmenin çok da uygun olmadığının farkındaydım ancak yine de o yola girmeye karar verdim. Yavaş yavaş ilerlerken karşıma bir çit çıktı. Buranın herhangi bir kişinin arsası olmadığından emindim o yüzden çiti itip yoluma devam etmeye karar vermiştim. Bir süre gittikten sonra hava kararmaya başlamıştı. Ben de kenara çekip geceyi arabamda geçirmeye karar verdim. Ön koltukları iyice öne ittikten sonra arka tarafa geçtim ve yanıma aldığım eşyalardan battaniye, fener ve sandviç gibi gece ihtiyacım olacak eşyaları çıkarmaya başladım ve arabamı evim haline getirdim. Ardından sonunda gözlerimi kapattım.
Yüzüme vuran ışık süzmeleriyle gözlerimi açtım ve ardından arabanın ne kadar sıcak olduğunu fark edip uykulu bir şekilde kendimi dışarıya attım. İşte o anda amacıma ulaştığımı fark ettim. Masal kitaplarından çıkmış bir manzara vardı karşımda. Adeta büyülenmiştim. Yavaş adımlarla biraz ilerledikten sonra durdum ve kollarımı iki yana açıp havayı içime çektim. Daha sonra ise heyecanlı adımlarla arabama dönüp fotoğraf makinemi çıkarttım ve o anı ölümsüzleştirdim. Çok geçmeden acıktığımı fark ettim. Yanımda bir miktar kuru yemiş vardı onları yerken bir süre daha orada durduktan sonra eve dönmeye karar verdim ve arabama bindim. Toprak yolda arabayı geri döndürdükten sonra geldiğim yoldan geri dönmeye başladım. Bu yol bana hiç tanıdık gelmiyordu ancak ilerlemeye devam ettim ve en sonunda yolun bittiğini gördüm. Yolun bittiği notada yan yana bir sürü ağaç vardı yani bir nevi yol ormanla bütünleşmişti. Paniklemeye başlamıştım ve olanlara akıl erdiremiyordum bu yüzden arabayı tekrar geri çevirip uyuduğum noktaya geri döndüm. Görüldüğü kadarıyla buraya uzanan yol sadece bu kadardı. Ne başka bir yola çıkıyordu, ne de uzayıp gidiyordu. Elimde kalan tek seçenek biri beni bulana kadar burada beklemekti ki bunun olma ihtimalini düşünmeye bile gerek yok. Artık ben de ormanın bir parçasıydım.