Bir gün kırmızı çatılı evinin penceresinden dışarıyı seyretmekte olan Heyecan’ın aklına bir fikir gelmiş. Heyecan kendinden farklı yerlerde yaşayan arkadaşları Öfke, Mutluluk ve Hırs’a fikrini anlatan bir mektup yollamaya karar vermiş. Heyecandan elleri titreyerek eğri büğrü bir yazıyla arkadaşlarına; bir yolculuğa çıkmak istediğini, onların da isterlerse gelebileceklerini anlatmış. Ve mektubu rüzgara bırakmış.
Rüzgar mektubu üç arkadaşa da ulaştırmış. Mutluluk, sevinçten havalara uçmuş ve hemen eşyalarını hazırlamaya gitmiş. Öfke, mektubu okuyup sinirlenmiş ve bu yolculuğun saçma olduğunu düşünmüş. Hırs ise böyle bir fikri daha önce neden düşünemediğine kafa yorarak, kendini yiyip bitirmiş. Ama Heyecan’ın mektupları yolladığı rüzgar Arzu olduğu için ne Öfke hayır diyebilmiş, ne de Hırs.
Bir sabah hepsi Heyecan’ın ahşap kapısının önünde toplanmış. Heyecan bazı yerlerde bağırarak bazı yerlerde sesi kısılarak bu yolculuğun hepsini nasıl değiştirebileceğinden bahsetmeye başlamış. Değişimi sevmeyen Öfke hırıltıya benzeyen bir ses çıkarmakla yetinirken, Hırs hepsinden daha fazla değişebileceğini düşünmüş. Mutluluk ise sadece gülümsemiş. Ve sonunda yola koyulmuşlar.
Evden oldukça uzakta bir patikaya varmışlar. İlerledikleri geniş patikada her şeye atılan ve her şeyi öğrenmeye çalışan Heyecan’ın hızlı kalp atışlarından endişelenen diğer üç arkadaşın durumu da pek iç açıcı değilmiş. Öfke on altıncı adımdan sonra, böyle bir yolculuğa çıktığı için kendine sinirlenmiş. Hırs’ın aklı yolda gördüğü bir karıncaya takılmış ve onun kadar küçük olsaydı ondan daha hızlı gidebileceğini düşünmüş. Mutluluk ise herkesten oldukça ileride gidiyormuş çünkü yolda yürümekten çok zıplamış ve diğerlerinden biraz uzaklaşmış.
Sonunda Mutluluk’a yetişen Hırs, Heyecan ve Öfke; arkadaşlarının bir yol ayrımının başında durmakta olduğunu fark etmiş. Onlar da yol ayrımına yaklaşmışlar ama kimsenin ne yöne gideceği hakkında bir fikri yokmuş. Hırs, ilk fikir bulan olma hırsıyla ”İkisine de girelim.” demiş. ”Birini dener, yanlış yolsa geri döner diğerine gireriz.”
Kimsenin daha iyi bir fikri olmadığından herkes bu fikri kabul etmiş ve soldaki patikaya yönelmiş. Bu patikada ilerledikçe bazı çığlıklar, bağırışlar ve tok silah sesleri duymaya başlamışlar. Yine de yola devam eden dört arkadaş, biraz sonra bir meydana varmışlar. Bu meydanda kan lekelerine ve cesetlere rastlamışlar. Nedeni de bir saniye sonra güçlü bir narayı takip eden kurşunun üniformalı bir adamın bedeninde durmasıyla anlaşılmış. Bir savaş meydanında olduklarını fark eden dört arkadaş kendilerini kaybetmişler. Ya da kendilerinde kaybolmuşlar. İlk başta, Mutluluk yitirmiş gücünü. Kendini yalnız hissetmiş; biraz eksik, biraz da yoksun… Gözlerini açık tutmak için direnmeye başlamış. Sonra Heyecan hissetmiş farklılığı. Kalbi her zamanki gibi hızlıymış hızlı olmasına ama korku doluymuş Heyecan. Sanki bu sefer… bu sefer ölüm için heyecanlıymış. Öfke ile devam etmiş etkiler. Öfke büyümeye başlamış. Ölen her bir adamla artmış gücü. Sonunda kendinden bu kadar taşıyamayan öfke, gücü altında ezilmiş ve göğe bağırmış acısını. En iyi durumda olanları Hırs’mış. Sadece izlemiş savaşı hareketsizce. Neredeyse nefes almadan… Sonra nedendir bilinmez bir yaş düşmüş yanağına. Belki de bunların sebebinin kendisi olduğunun farkına varmış. Fısıldar gibi konuşmuş kendiyle, ” Daha iyisini yapabilirdim.” İyiliğe hırslanmış ve uyanır gibi bir rüyadan taşımış tüm arkadaşlarını patikanın başına.
Herkes derin nefeslerle kendine geldiğinde diğer patikanın doğru yol olduğundan eminmişler. Hemen oraya yönelmişler ve yolda kararlı adımlarla yürümüşler. Az sonra tekrar bir meydana varmışlar ama bu sefer meydanda renkli bayraklar,mallarını pazarlamaya çalışan satıcılar, eğlenceli oyunlar, farklı giysilerin içinde farklı karakterler ve bol kahkaha varmış. Heyecan, bir çocuk edasıyla oyundan oyuna koşmaya başlarken, Mutluluk da o iç ısıtan gülümsemelerini giyinmiş ve ait olduğu yerde gibi hissetmiş. Gözü dönmüş bir şekilde insanların sepetlerini taşımalarına yardım etmiş, pamuk şeker yiyip Heyecan ile birkaç oyun bile oynamış. Gözü, fıldır fıldır neşe için aranırken iki tanıdık suratı bulmuş birden. Hırs ve Öfke uzaktan onları izliyormuş. İkisinin de sararmış, hasta çehrelerinde hafif bir tebessüm varmış. İşte o an kendinden utanan Mutluluk, derhal Heyecan’ı bulmuş ve hepsini sürükleyerek patikanın başına getirmiş. Heyecan’ın kendini sakinleştirmesi ve diğerlerinin tekrar güçlerine kavuşması biraz zaman almış.
Herkes eski haline döndüğünde herkesin aklında aynı fikir varmış. Ayağa kalkmışlar, ele ele vermişler ve iki patikanın tam ortasından karanlığa korkusuzca ilerlemişler. Onlar ilerledikçe her yer aydınlanmış, üzerinden geçtikleri çimenler sararıp solmuş ve tam ortada yeni bir patika açılmış. Hepsinin bir arada olabileceği bir patika. Kim bilir belki de ”Yaşam” koymuşlardır adını. Hepsinin birlikteyken güzel olduğu bir Yaşam.