Hava iyi miydi kötü müydü, belli değildi. Birden yağmur yağmaya başladı. Yağmur yağarken aynı zamanda da güneş açtı. Bunun bir gökkuşağına sebep olacağını biliyordum. Elimde telefonla dışarı çıktım. Bu gökkuşağının fotoğrafını çekmem gerekiyordu.
Koştum koştum koştum… Gökkuşağına en yakın olabileceğim yere kadar gittim. Sanki tepemdeydi. Göğe baktığımda capcanlı yedi renk gördüm. Kendimi başka bir dünyada gibi hissettim. İçim huzurla doldu. Ben tüm bu güzel düşünceler ve duygularla gezinirken birden bir ışık topu oluştu. Az evvel ki düşüncelerim yerini korkuya bıraktı. Işık çok güçlüydü. Yere çöktüm ve bir süre geçmesini bekledim. Ortalık sakinleşmiş gibiydi. Gözlerimi korkarak açtım. Bir de ne göreyim, kocaman bir kapı. Ama sanki ışıktandı. Az evvelki ışık kapıya mı dönüşmüştü? Galiba öyleydi. Bir zamanlar halam, ‘korkunun üzerine gitmelisin’ demişti. Ben de tüm korkuma rağmen kapıya yaklaştım yaklaştım ve birden o devasa kapının kolunu tutup çevirdim. Sanki uçakta gibiydim. Gözlerimi sımsıkı kapattım. Açtığımda yerde yatıyordum.
Sıcaktı. Etrafımda minik lav gölleri vardı. Bizim güzel dünyamızda olmayan varlıklar gördüm. Köpeğe benzeyen 2 kafalı bir hayvan vardı. Ev aradım ya da bir insan. Ama göremedim. Bu korkunç yerden kurtulamayacağımı düşündüm. Hareket eden bitkiler üzerime üzerime geliyordu. Onlardan kaçarken bir şeye çarptım. Yılandı galiba. Dünyamızdaki hayvanlara ya da şeylere benzeyen tek şey bu yılandı.
Hemen geri dönmek için kapının olduğu yere gittim. Çünkü bu gezegeni hiç sevmedim. Ben dünyamızda bazen sıkılırken, kendimi kötü hissederken her şeyi kendim yaşadığımı sanmışım. Çok daha kötü durumda olan yerler vardı demek ki. Bu yüzden kapıyı çok güçlü bir şekilde geri açtım ve kendimi ışığa bıraktım. Işık burada güvenebileceğim tek şeydi. Gözlerimi açtığımda kendi dünyamdaydım. Gökkuşağı yok olmuştu. Yağmur yeniden yağmaya başlamıştı. Bir süre yerde öylece yattım. Sonra yaşadıklarımı kimseye anlatmamaya kendime söz verdim ve evin yolunu tuttum. Gittiğim yeri anlatsam sanırım bana annem ve babam inanmazdı.
Aslında yaşadıklarıma ben de inanamıyordum. Yoksa bunlar bir kabus muydu?
Arslan Hazar EKİCİ