Ders Çalışan Kız
Ders Çalışan Kız

Yok Olmaya Yüz Tutmuş Bir Sistem

Sabah, başını ütüleyen alarmınla yataktan kalktın. Apar topar giyindin. Ne giydiğini seçmene gerek yok çünkü her gün aynı şeyi giyiyorsun. Kapının önüne çıktın ve servisi bekledin. Servise bindin ve okula geldin. Bugün deneme sınavı vardı. Önceki günün yorgunluğundan dolayı neredeyse hiç çalışamadın, ve nihayetinde sınav kötü geçti. Eve geldin ve elinden gelen tek şey uyumak. Çoğu öğrenci günlerini böyle geçiriyor. Neden eğitim sistemini strese sokucu, kaygılandırıcı ve sıkıcı bulmasına şaşmamalı. 

Eğitim sistemi çoğu öğrenciye zor gelir. Bunun birden çok nedeni vardır. Bunlardan ilki benim gözümde küçük yaşlardan beri sanki at yarışında gibi koşmaya zorlanmamız. 10 yaşından itibaren süregelen deneme sınavları ve yazılılar ufacık çocukların öğrenmeye olan merakını incitiyor. O okula başlarken gerçekten iyi yerlere gelme hayalleri olan, büyüyüp “adam olmak” isteyen çocuklar sistemin zorluğu nedeniyle vazgeçiriliyor. Tabii ki bunu aynı şekilde işinin ehli olmayan bir öğretmen de yapabilir fakat onu şu anda tartışmayacağız. Peki bu sistem neden bu kadar zor? 

“Ortalama” kelimesinin tanımı elinizdeki bir veri setini en iyi şekilde yansıttığını düşündüğünüz değerdir. Bunun böyle oluşunun tabiatında gelen özelliklerinden biri de veri setindeki verilerin, bu durumda öğrencilerin, hemen hemen yarısının bu değerin altında kalmasıdır. Bu durum öğrencinin küçük düşmesine neden olmaktadır, çünkü her çocuk anlatılan konuyu tek seferde ezberleyecek donanıma sahip olacak kadar şanslı olmayabiliyor. Aynı şekilde her çocuk da gelecekte gerçekten umut vadeden bir ressam olma potansiyeline sahip olmayabiliyor. Velilerin ise bu duruma pek de yardımcı olduğunu söyleyemem. Şimdiki eğitim sistemi ağırlıklı olarak sayısal derslerdeki kabiliyetlere değer kılıyor, ve her çocuk bahsettiğim gibi üstün bir sayısal yeteneğine sahip olamayabiliyor. Bu durumda çocukların yetenekli oldukları alanlara yönlendirilmesi gerekiyor, fakat genellikle durum böyle olmuyor. Her veli evladından yüksek bir performans bekler ve çocuklarını onlardan daha başarılı olanlarla karşılaştırır. Bu da o çocukların derslere, okula küsmesine; hatta ağır durumlarda ağır psikolojik problemlerle mücadele etmesi durumuna düşürebiliyor. Her çocuğa aynı, standart sınavın uygulanması yerine öğrencinin yeteneklerine ve kabiliyetlerine uygun tasarlanmış, özelleştirilmiş sınavlar uygulanması (ya da sınavların hiç uygulanmaması) bu sorunu büyük ölçüde çözebilmektedir. 

Bu kadar şey yazdım fakat bunun canlı, şu anda yürürlükte olan bir örneği var mı? Tabii ki de var. Finlandiya, şu anda Dünya’daki en yüksek kalitede eğitim sistemine sahip. Aynı zamanda da en mutlu ülkelerden biri olduklarını eklememin de yeri olduğunu düşünüyorum. Finlandiya’da (duyduğum kadarıyla) çocuklar neredeyse 16 yaşına kadar herhangi bir standart formda sınava tabi tutulmuyorlar. Aynı zamanda çocuklar ezbere dayalı olmayan, pratik bilgileri ön planda tutan bir sistemin içerisindeler. Bu nedenlerden de çocuklar büyük ölçüde yukarıda bahsettiğim problemlerle yüzleşmek zorunda kalmıyor. Tabii ki böyle bir sistemi şık diye ülkemize yerleştiremeyiz fakat zaman içinde, doğru yönde atılan doğru adımlarla bunun mümkün olduğuna şüphe yoktur. Sonuç olarak, günümüz Türkiye’sindeki eğitim sistemi sadece öğrencileri at gibi koşturup bir elekten geçirirken diğer ülkelerin eğitim sistemleri her öğrenciyi topluma kazandırma rotasında ilerliyor, ve bu bizim sistemimizden daha iyi işliyor. 

Kütüphane

(Visited 23 times, 1 visits today)