Yok Olan Duygular

Yelkenler açıldı, yavaş  yavaş kıyıdan ayrılıyoruz. Bu şehri de geride bıraktık. Öfke, Hırs ve Heyecan’la açık denizlere açılıyoruz. Bize ihtiyacı olan başka şehirlere, başka rotalara gidiyoruz. İçimde, yoğun bir şekilde olan heyecanı hissediyordum. Öfke ve Hırs ise her zamanki gibi içlerinde kendi duygularını besliyorlardı. Heyecan da şaşırmayacağımız şekilde yerinde duramıyordu. Bu duygularla denizde ilerliyorduk, gideceğimiz şehre az kalmıştı.

O sırada ufukta bir şeyler belirginleşmeye başladı. Yaklaştıkça bunun bir gemi olduğunu anladım. Gemiye doğru biraz daha ilerleyince uzaktan iki dost, yakından iki düşman gibi görünen ikili gördüm. Onların bağırarak kavga ettiklerini ve kötü konuşmalarını duydum. O zaman anladım ki Hırs’ın gönderdiği hırs rüzgârı, bu ikilinin çoktan gemisini sarmıştı. Deniz ise sinirlenmeye başlıyordu, dalgalar hızlı hızlı çoğalıyordu. Öfke; kendi duygu rüzgârını denize göndermişti, durum kötüydü. Hava, kapalı ve fırtınalı; deniz dalgalıydı. İşte o sırada denizden gelen büyük dalgayla ikilinin gemisi alabora oldu. Hırs ve öfke duyguları ise gemiyle okyanusun derinliklerine doğru gitti. Havada ise sadece ölüm kokusu vardı. Hava hâlâ kapalı ve fırtınalıydı. Bu durumu düzeltmek için de mutluluk duygusunu saçmaya başladım. Hava yavaş yavaş açılıyor, güneş kendini göstermeye başlıyordu. Okyanus ise durgunlaşıyordu. O sırada şehrin limanına doğru geldiğimizi fark ettim. Çapamızı attık, limandan uzaklaşarak şehrin içine doğru yol aldık.

Sabahın erken saatleriydi ve şehirdeki yollar çok kalabalıktı. Yetişkinler işe gitmek için arabalarına biniyorlardı. Çocuklar ise okula gidiyorlardı. Ama sanki etrafı bir mutsuzluk bulutu sarmıştı. Bunun için de kendi duygumu yoğun bir şekilde salgılamaya başladım. Artık çocukların yüzünde güzel bir tebessüm; yetişkinlerde de hissedebileceğim kadar mutluluk vardı. Bu insanların hallerini görerek daha mutlu ve heyecanlı olmaya başladım.

Ama birden ağaçlar hızlı hızlı sallanmaya başladı. İçimde, kuvvetli esen rüzgârı hissettim. Sonra tekerlek ve korna seslerini, bağırışları, çığlıkları duydum. En sonda ise araba kazasını ve arabanın içinde ölen adamın, karısına öfkelenip pişman olan yüz ifadesini gördüm. Olay yerine gelen harap olmuş aileleri görüp ağlamalarını duydum. Bunu düzeltecek kadar duygum yoktu, yapamıyordum, gücüm kalmamıştı. Sonra bir ağlama sesi duydum ve bu ses çok yakından geliyordu. Sağa baktım, inanamadım. Ağlayan Öfke’ydi. Yaptıklarına çok pişman olmuştu, bağırıyor, hıçkırarak ağlıyordu. Sonra küçülmeye başladı. Küçüldü, yine küçüldü ve yok oluncaya kadar küçüldü. Bu şehirden, bu dünyadan gitti. Ama arkasında gözü yaşlı aileler ve büyük bir üzüntü bırakarak gitti.

Ben de çok mutsuz ve üzgündüm çünkü mutlu ettiğim insanlar yine üzgün yine mutsuzdular. Onları görerek gücümü kaybediyordum. Kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Heyecan da hiç iyi değildi. Biz bir bütün gibiyizdir. Ben kötü hissettiğim için o da kötü hissediyordu. İkimizin de hiç hareket edecek gücü kalmamıştı. Ben ve Heyecan titriyorduk. Sonra Hırs’a baktım, hiçte kötü değildi. Kendinden emindi, yüzünde ise haince bir gülümseme vardı. Hiçbir şey anlamadım. Aniden yeryüzü sallanmaya başlayıp çatlaklar oluşmaya başladı. Ağaçlar kopacak gibiydi, evlerin çatıları ise uçuyordu. Hem deprem hem de kasırga meydana geliyordu. İnsanlar kendilerini bu tehlikeden kurtarabileceklerini sanıp kaçıyorlardı. Bunu düzeltmek için Heyecan’la birleşip denedik, yine denedik ama olmuyordu, yapamıyorduk. İkimizin içinde hiç güç kalmamıştı. Küçülmeye başlıyorduk sanki yok oluyorduk.

 

İşte o zaman anladım. Bütün yaşananları Hırs yapıyordu. Kendisine yoğun bir şekilde hırs duygusunu aşılamış ve daha güçlü olmuştu. Öfke’ye, Heyecan’a ve bana tuzak kurmuştu. Hepimizi en derin noktamızdan vurmuştu. Kendi duygusuna kapılarak da bu dünyada tek başına olmak istiyordu. Ben bunu nasıl fark edemedim. Hepimizi belli etmeden kandırmış. Yavaş yavaş yok oluyorduk. Ama yok olmadan önce bu dünyadaki son sözlerimi söyleyecektim. İşte son sözlerim: “ Yok olmadan önce; yüzlerce ölen insanları, sıçrayan kanlardan oluşan göletleri ve Hırs’ın yüzündeki hain bakışları gördüm. Her şey felaket olmuştu. Bize ihtiyacı olan şehirler için çıktığımız yolculuk, insanların ölümüyle ve Hırs’ın ihanetiyle bitmişti.”

( Mutluluk,Heyecan,Hırs ve Öfke benim öykü karakterlerim. O yüzden öykümde büyük harfle kullandım.)

(Visited 169 times, 1 visits today)