Yılbaşına çok az kaldı. Bütün tanıdıklarımız evlerini süslüyor, güzel yemekler yapıyor ve aileleriyle zaman geçiriyor. Keşke benim ailem de yılbaşına hazırlığı zevkli bir aile aktivitesi gibi görse ama bu imkansız. Son 3 yıldır aralık ayı bizim için bir işkence ve yılbaşına yaklaştıkça daha da kötü oluyor durumumuz. Şu an ailecek evin farklı farklı yerlerinde ağlıyoruz. Hepimizin aklında sadece bir şey var, o da kardeşim. Kış mevsimini çok severdi. Her kış kapının önünde oturur birinin onunla kar oynamaya gelmesini beklerdi. Kış mevsiminden daha çok sevdiği sadece bir şey vardı, yılbaşı kutlamaları. Herkese hediyeler alır, evi süsler, kurabiyeler yapardı. Yılbaşı gecesi herkesin yüzüne bir gülücük kondururdu. Ta ki o geceye kadar…
Bir yılbaşı gecesiydi. Eve gelen misafirlerin hepsinin hediyelerini hazırlamış bekliyordu kardeşim. Gelen herkesi bu soğuk günlerde bile insanın içini ısıtan gülümsemesiyle karşılıyordu. Bütün misafirler geldikten sonra kuzenlerimizden birine hediye almayı unuttuğunu fark etti. Ben salonda otururken beni yanına çağırdı ve hemen kimseye görünmeden bizim evimize yakın olan bir oyuncakçıya gidip hediye alacağını söyledi. Ben de hayatımda en pişman olduğum cümleyi söyledim ona yanıt olarak. ‘’Tamam git ama dikkatli ol.’’ Ne kadar masum bir cümle gibi gözükse de bizim ailemizin hayatını kararttı bu cümle. Dışarı çıkmasına izin vermeseydim ve eski oyuncaklarımdan birini vermesini söyleseydim keşke. Neredeyse her gün bu anı düşünüp daha çok ağlıyorum. Bütün suç bendeymiş gibi hissediyorum. Ailem ne kadar benim hiçbir suçum olmadığını söylese de ben hiçbir zaman buna inanabileceğimi düşünmüyorum. Ben ona izin vermeseydim dışarı çıkmayacaktı ve eve dönüş yolunda bir araba ona çarpmayacaktı. Kardeşimin evden çıkmasının üstünden yaklaşık 45 dakika sonra onu merak edip aşağı indim ve kardeşimi yolun ortasında kanlar içinde yatarken buldum. Kuzenimize aldığı hediye de ezilmiş bir şekilde yanında duruyordu.
O günden beri durumu arada iyileşti arada kötüleşti ama günü hep hastane yataklarında bitirdi. Kaza sırasında beynine aldığı darbe yüzünden iyileşse bile en fazla 1-2 ay sonra tekrar hastanelik oluyordu. Son 3 yıldır ne ağzından bir kelime duydum ne de o sevinç saçan gülümsemesini gördüm. Doktorlar normal haline dönmesinin çok zor olduğunu söylüyorlar ama ben hala umutluyum. Bir gün kardeşime kavuşacağım buna çok eminim.
O geceden beri her yılbaşını onun kaldığı hastane odalarında kutluyoruz. Bu yılda yine onun odasındaydık. Etrafa bomboş bakıyordu, son 3 yıldır hep baktığı gibi ama bugün bir farklılık vardı. Bunu hissedebiliyordum. Annem ve babam bana kendimi boş yere ümitlendirmemem gerektiğini, bunun beni daha çok üzeceğini söylüyorlardı. Bu gerçeği kabullenmem çok uzun sürmedi. Kardeşimin yavaş yavaş iyileşeceğini kabullenmiştim artık. Televizyondan gelen ‘’Yılbaşına son 1 dakika’’ anonsuyla kendime geldim. Yine kardeşimi düşünürken derin düşüncelere dalmıştım galiba. Yeni yıla girmeye saniyeler kalmıştı. Tam o anda arkamdan yıllardır duymadığım ve her gün özlemini çektiğim o güzel sesi duydum. ‘’Abla.’’Y