Yataktan kalktım. Birkaç dakika, penceremin önünde dışarıyı izlerken, ayılmayı bekledim. Penceremi açtım. Kuş sesleri odamı doldurmaya başladı. Çiçeklerimi sulamak için sürahiyi doldurdum. Bazı bitkilerin yapraklarının tozunu ıslak bir bezle aldım.
Son birkaç yıldır her sabah bunları yaparak güne başlıyordum. Hele ilkbahar geldiğinde bambaşka bir zevk verirdi bu. Birbirine seslenen kuşların cıvıltıları sanki bir melodi halinde gelirdi kulağıma. Güneş daha yeni yeni günü başlatmaya hazırlanırdı. Gökyüzü de bunu fırsat bilerek turuncunun tonlarıyla süslerdi kendini. Hiç araba sesi, insan sesi olmazdı. Dünya güzelliğiyle gösteriş yapardı. Tabii uzun uzun anlattığım bu olay yaşarken bu kadar uzun sürmezdi. Yarım saat sonra insanlar uyanmaya başladığında, yavaş yavaş arabalar sokaklara çıktığında bu gösteri son bulurdu.
Bir gün yine hayranlıkla pencereden dışarıyı izlerken bunca yıldır hiç fark etmediğim bir ağaç gördüm.Bu kadar büyük bir ağacı şimdiye kadar nasıl fark etmediğimi anlamaya çalışırken ağacın içinde bir çift gözün beni izlediğini fark ettim. Kedidir diye düşündüm ve umursamadım. Ertesi sabah oyalanmadan direkt penceremin önüne gittim ve ağaca baktım. Dün bana bakan o gözler yine beni izliyordu. Pek fazla düşünmemeye karar verdim bu konuyu ve pencereden uzaklaştım.
Birkaç gün geçmişti dışarıdaki ağaca bakmayalı.Bu birkaç günün sonunda merakıma daha fazla karşı koyamadım ve pencereye doğru ilerledim. Yine o gözlerle karşılaşınca daha fazla dayanamadım ve ağacın yanına gitmek için evden çıktım. Yaklaşık beş dakika sonra ağacın yanına varmıştım. Yavaş yavaş ağaca yaklaştım. En son ağacın gövdesinin tam yanına gelmiştim. Kafamı kaldırdım ve ağacın üst kısmına baktım. Hiçbir şey yoktu. Gördüğüm gözlerin sadece yapraktan ibaret olduğunu anladım. Tam gidecekken ağacın dalında küçük bir kutu dikkatimi çekti. Kutu ağacın yukarı kısımlarındaki dalların birinde yapraklarla saklanılmaya çalışılmış bir şekilde duruyordu. Kutuyu almak için ağaca tırmanmayı denedim ilk fakat ağacın şekli yüzünden bunu başaramadım. Daha sonra kutuyu uzun bir dalla vurup onu düşürmeye karar verdim. İstediğim boyutta bir dalı bulduktan sonra kutuyu birkaç darbede aşağıya düşürebildim. Kutuyu yerden aldım ve kapağını açtım.
İçerisinde küçük bir kumaş parçasıyla sarılmış bir şey vardı.Tam ne olduğuna bakacakken arkadan bir ses geldi. “Sakın ona dokunma!”. Kafamı sesin geldiği tarafa doğru çevirdim. Bana doğru koşan bir çocuk gördüm. Çocuk yanıma geldiğinde nefes nefeseydi. Yanıma uzun bir yoldan geldiğini düşündüm. Birkaç dakika çocuğun nefesinin yerine gelmesini bekledikten sonra ne olduğunu sordum. “İçinde dedemin bana hediye ettiği yılan dişi var sakın açma.” dedi çocuk. Dedesinin neden ona yılan dişi verdiğini soracaktım ki daha fazla uzatmak istemedim konuyu. Kutuyu çocuğa verdim ve oradan uzaklaştım.