İnsanlık, bin yıllardır işlerini kolaylaştırmak amacıyla birçok çalışmada bulunmuştur. Bunlar tekerleğin icadından yapay zekanın gelişimine kadar uzanan büyük bir serüvenin küçük adımlarıdır. Her bir gelişim bir diğerinin kapısını açmış, birlikte daha büyük kolaylıklar sağlamışlardır. Bu gelişimlerin her birine teknoloji denmektedir.
Teknoloji, Yunancada sanat ve zanaat anlamlarına gelen “techne” ve kelime, konuşma anlamlarına gelen “logos” sözcüklerinin birleşiminden meydana gelmiştir. Milattan önce altıncı yüzyılda Anaksimandros bir harita oluşturarak kartografya biliminde önemli atılımları başlatmış, milattan önce 260 yılında ilkel sistemlerin yerini gelişmiş kaldıraçlar almıştır.
Günümüzde yaygın teknoloji tanımı, elektronik sistemlerle doğrudan bağlantılıdır. Robotik sistemler Yukarı Mezopotamya bölgesinde yaşamış olan El-Cezeri tarafından on iki ve on üçüncü yüzyıllarda ortaya çıkmıştır. Sibernetik olarak geçen bu bilim dalı, 1784 yılında Sanayi Devrimi’nin başlamasıyla birlikte hızlı bir yükseliş dönemine girmiştir. “İnsani müdahaleye gerek duymadan, dış dünyanın gereksinimlerine göre kendini yenileyip kendisine verilen görevleri yerine getirip amacına göre hareket etmesini sağlayan yapay veya biyolojik sistemlerin kontrol ve haberleşmesi üzerinde yoğunlaşan bilim dalı olan sibernetiğin gelişimi; insanları, bazı durumlarda insanlardan daha pratik davranabilen robotlarla yarışmaya zorlamıştır.
Günümüzde insanların depolama, sevkiyat gibi iş alanlarında çalışmayı tercih etmemesi ve bu işlerin algoritmik hareketler bütünü olması gibi gerekçelerle bu iş kollarında robotlar önemli bir yer tutmaktadır. İşverenin ekonomik açıdan uzun sürede kar etmesine sebep olan bu durum, bazı çalışanların işten çıkarılması gibi kötü sonuçlara da sebep olabilmektedir. Teknolojinin gelişimiyle birlikte kapanan iş kollarının yanı sıra yazılım mühendisliği gibi açılan pek çok alan da bulunmaktadır.
Yapay zekanın modern başlangıç noktası bin dokuz yüz elli altı yılında yapılan bir konferans olarak kabul edilmektedir. McCarty, Misky ve Shannon isimli bilim insanları yapay zekayı “akıllı makineler” olarak tanımladılar. Akıllı makineler yirmi birinci yüzyılın başlarından itibaren birçok araştırmanın konusu olmuştur. Bazı çalışmalar sonucunda üretilen yapay zekaların yapabildikleri, insanların “makinelerin yapamayacağı işler” konusundaki fikrini de değiştirmiştir. Makineler günümüzde sadece kol gücü gerektiren işleri değil, hayal gücü gerektiren işlerin de üstesinden gelebiliyor. OpenAI firmasının ürettiği ChatGPT isimli yapay zeka birbirinden farklı birçok metin yazabiliyor ve cümlelerdeki anlam eksikliklerini tespit edip düzeltebiliyor. Nature dergisinde bahsedilen bir yapay zekanın matematik olimpiyatlarında sorular soruların bir kısmını çözebilmesi, yapay zekanın sözel yöndeki gelişimini sayısal gelişiminin takip ettiğini göstermektedir. Tasarım alanında beklenenin ötesinde bir performans sergileyen yapay zekalar bir dakika içinde birçok resim çizebilmektedir. Bu durum masa başı işlerin de makineler tarafından yapılacağına dair şüpheleri arttırsa da böyle bir durumun gerçekleşmesi için insanların yapay zekaya büyük bir güven duyması gerekiyor. Özellikle tıpta makinelerin kullanımı etik ve güven sorunları oluşturabilir. Tıpta yapay zeka kullanılmadan önce günlük hayatımızın birçok yerinde akıllı makineleri görmemiz gerekebilir. Ancak tıpta da doktorlar yerine yapay zeka geçtiği zaman teknolojinin iş dünyasında bir yıkıma sebep olabileceği fikrinin aklımızda bir yer tutacağı yadsınamaz bir gerçek olsa da her fikrin bir zıttı olduğunu bilerek teknolojinin iş dünyasında bir dönüşüm yarattığı konusundaki düşüncelerimizi güçlendirebiliriz.
Bu dönüşümün bazı iş alanlarını yıkacağını öngörürken her kapanan iş kolunun yerine yeni birinin açılacağını unutmamalıyız. Teknolojinin gelişimi insanın tercihine bağlı değildir, gelişim insanın kaçamayacağı doğasında vardır.
“Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir.”
Herakleitos