Sanayi Devrimi’nden 2024’e kadar dünyanın teknoloji ile tanışıp, teknolojiye bağlı olduğumuzdan beri doğa yüzü göremez olduk, artık her dışarı çıktığımız da sürekli cam kaplı tuğlalar görür olduk, teknoloji ile beraber kentleşme de arttığı için hayatımızda sahillerden, dağlardan, ormanlardan, tüm o yeşil cennetten uzak kaldık. Bu da hepimizin hem fiziksel hem ruhsal sağlığını etkiledi, teknoloji ve kentleşme yüzünden doğru düzgün oksijen bile alamıyoruz, sanayileşme hayatımızı büyük bir ölçüde değiştirdi, bundan yıllar önce daha az kirli hava, daha fazla çimlenmiş toprak, daha fazla plastik atıklarla kirlenmemiş su vardı. Şimdi ise, kirli havayı her zaman soluyor, atıklarla dolu sularda yüzüyor, dahası da suyun içindeki her türlü canlı ölüyor. İnsanlar metal duvarların arasında kalmaktan bıkmış bir durumda, bu insanları rahatsız ediyor ve hiçbir şekilde mutlu olamıyorlar.
Bu durumla ilgili 2022’de bir araştırma yapılmış, insanlar düzenli olarak ormanlık alanlarda vakit geçirirlerse genel sağlığa daha iyi geldiğini kanıtlanmıştır. Bence, doğaya yakın olmak büyük bir nimet, doğa insanları sakinleştirir ve onların, bir süre bile olsa, sıkıntılarından uzaklaşmalarını sağlar, ormanda yaprakların hışırtısını, suyun huzurlu akışını, hayvanların seslerini dinlemek insanda büyük bir mutluluk ve dinginlik uyandırır. Doğa içinde olmak insanın kendi ile barışık olmasına, beynindeki tüm düşüncelerin tek tek düşünerek çözüme ulaşmasını sağlar. İnsana huzur aşılayan doğa aynı zamanda fiziksel anlamda insana sağlık verir, ormanda dolaşmak mesela, koşmanıza gerek yok sadece kuş cıvıltılarını dinleyip yürüseniz bile şehirde aldığınız oksijenin çok daha fazlasını alabilirsiniz. Temiz hava insana büyük ölçüde fayda sağlar, ne de olsa oksijen bizim hayat kaynağımızdır. Ama en önemlisi, suyu unutmamak lazım ortalama insan vücudunun %75’ini oluşturur, su bizim için büyük bir önem taşır. Bu yüzden su kenarında zaman geçirmek ya da suda yüzmek o kadar faydalı ki, bazen keşke hep yaz olsa da denize girsek diyorum.
Tabiat bu kadar güzelken bizim bu kentin tam ortasında kapana kısılmamalıyız, düzenli olarak doğal yerlere gidip hem fiziksel hem de ruhsal olarak kendimizi şarj etmeliyiz, şehir sesli ve kalabalık hayatını bırakı kırsal alanlardaki sessiz ve sakin hayatın huzurunu çıkarmalıyız. Friedrich Nietzsche’nin sözüyle noktalamak isterim; doğa bize aldırmadığından, doğanın ortasında kendimizi öyle rahat hissederiz ki…