Soğuk bir kasım akşamüstü okuldan eve dönüş yolunda düşmüş ağaç yapraklarına bastığında çıkan ses kadar Ela’yı mutlu eden pek az şey vardı. Ancak yakalanmamalıydı. Onu kimsenin takip etmediği veya izlemediğinden emin olmadan atacağı her adım içine korku salıyordu. Daha fazla mutluluk elde edeceğim derken elinde olan 3 kuruş huzurdan olamazdı. Bunu ne kendine ne ailesine yapabilirdi. Ama o bu işte ustalaşmıştı. Adeta yürürken dört bir yanını kolaçan edebiliyordu. Ailesi bu aile diskindeki mutluluğun neden arttığından emin değildi ama çok kurcalamadılar. Sistemde bir hata olduğunu düşünüyorlardı ama bunu düzeltecek değillerdi. Fark etmemiş gibi davranacaklardı çünkü en ufak bir mutluluk bile durumlarını kurtarmalarını kolaylaştırırdı.
Günlerini gecelerine katarak çalışırdı ailesi, 4 kardeşi ve kendilerini geçindirebilecek kadar mutluluk kazanmak için. Çoğu zaman söz verilen miktarla ele geçen bir olmazdı. Bir olmayı geçin yakın bile olmazdı. Dünyada bu kadar enerji sömüren etken arasında mutluluğu ne bulmak ne de korumak kolaydı.
Eve vardığında evde kimsecikler yoktu. Normaldede evin durumu pek farklı olmazdı. Ela koşarak odasına gidip yaprakların üzerinde zıplamaktan biriktirdiği mutluluğu bi diske aktardı. Ailesi hala bu ekstra mutluluğun ondan geldiğini bilmiyordu ve Ela öğrenmelerine müsade etmeyecekti, çünkü bu bilgi ellerine geçerse bu bilgiyi saklamaları çok büyük bir suç olacak, ve başlarını büyük dertlere sokabilecekti.
Ela dikkatli bi insandı. Küçüklüğünden beri öyle olmuştu. Çok sorgulayıcı ve eleştirel bi karakteri vardı, ama sorularına aradığı cevapları ona bu dünyada sunabilecek biriyle henüz tanışmış değildi. Ona bu sistem kendini bildi bileli mantıklı gelmemişti ve hala gelmiyordu. Ela insanların mutluluğu nasıl kendileri için yaratamayıp kazanmak zorunda olduğunu anlamıyordu. Doğduğu günden beri ailesinde birinin kendi kendine gülümdsediğine hiç tanıklık etmediğini fark etmişti bir süre önce. Bu onun her gülümsediğinde nedenini sorgulamasına sebep oldu.
Komidininin en ucundaki kilitli çekmecede sakladığı günlüğüne not etti bunları. Bir gün açıp baktığında ona mutluluk veren birsürü şey yazdığını fark etti.
Annesi bundan yıllar yıllar önce Ela daha 5 yaşındayken onu salondaki eskimiş ve derisi dökülmeye başlamış olan, yosun tutmuş taşların rengine yakın koltuklarına oturtup, önemli bir konuşma yapmaları gerektiğini söylemişti. Ela o gün ona mutluluk verebileceğini hissettiği her şeyden uzak durması gerektiğini öğrendi. Annesi ona katı bir şekilde 18 yaşını doldurup kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenene kadar onların kazandığı mutluluk dışında herhangi bir aktivite veya eşyanın ona mutluluk duygusunu getirmesinin tamamen yasak olduğunu söyledi ve ela daha bunları sindirmeden ona bir doz mutluluk aşısı yaptı.
O günden 12 yaşına girene kadar sabah akşam düzenli olarak annesi ona ve 4 kardeşine gece gündüz çalışarak kazandığı mutluluğu aşılardı. Her şey 12/06/2015 günü değişti. Ailesi bir iş seyahatindeyim ve ela kardeşleriyle yalnızdı. Tam sabah aldığı aşı dozunun etkisi geçmeye başlarken aklına annesiyle yaptığı konuşma geldi. Ela yıllar sonra o gün konuşulanlar üzerine ilk defa düşünüp olayları sindirdiğini fark etti ve bu onun aklını kurcalamaya başladı. Nasıl olur da 7 yıl önce yapılmış bir konuşmayı ilk defa şu anda sindirme fırsatı bulmuş olabilirdi? Saate baktı. 2. dozu alması gereken saat üzerinden 40 dakika geçmişti. Ela o gün 2. aşı dozunu almayacağına karar verdi. Kardeşlerine aldığını söyledi. O gece odasına çekildiğinde kendini tuhaf bi boyutta enerjik hissediyordu. Normalde gece aldıkları dozun üzerine mutlu ve boş bi kafayla yorgun bi şekilde uykuya dalardı. Kendini üzgün veya mutsuz da hissetmiyordu. Sadece uyanıktı. Belkide daha bütün mutluluğu sisteminden atmamıştı. Yinede kendini ilk defa tekrar sorgulayıcı ve eleştirel düşünceleri olan biri gibi hissetti. Uzun süre sonra kendisini kaybedip tekrar bulmak gibiydi. O anda suratını bir gülümseme kapladı. Hemen elini ağzının üzerine kapattı ve içini korku kapladı. Dozunu almadığı mutluluğu hisset memeliydi, hissedemezdi. Ama mutluydu. Kafası çok karışmıştı. Hayatının son 7 yılında hiç hissetmediği doğal bi mutluluk hissi vardı içinde. Sıcacık bir şekilde kanına karışmış akıyordu. Ela bu duyguya gitmesini çok kez talep etti ama bütün denemeleri başarısız oldu.
Sonra Ela etrafına baktı. Herkes uyumuştu ve her şey normal gözüküyordu. Ela’nın içindeki duygu dışında her şey normaldi. Ela bu hisse tekrar gitmesini talep etti, ama bu sefer her ne kadar onu hissetmek istemediğini söylese de bu hissi sevdiğini fark etti. 7 yıldır ilk defa mutlu olduğunda bunun geçici bi kimyasal reaksiyon olmadığını ve düşünme yetisini kısıtladığını fark etti. Koşarak masasına gitti. Eline ilk gelen defteri çekip aldı. Sonra renkli bir de kalem aldı. Oturdu masa lambasını açtı ve yazmaya başladı.
Ela küçüklüğünde okuma yazmayı yaşıtlarından çok daha erken öğrenmişti. Babasının ona normal bir çocuktan daha zeki ve yetenekli olduğunu ve bu yüzden mutluluk dozlarına daha erken başladıklarını söylediği bir anısı vardı. Ama bu anı çok silikti. Bunu düşündüğünde hayatının son 7 yılını ilk 5 yılla kıyaslayınca neredeyse hiç hatırlamadığını fark etti. Küçüklüğünde hep resim çizer anlamadığı şeyler yazardı. Son 7 yılda bunların ikisinide yapmamıştı.
Defterin kapağını açtı ve yazmaya başladı. Aldığı kalem şans eseri simli ve pembeydi. Mürekkebin güzelliğini görünce içinde çiçekler açar gibi o mutluluk duygusunu tekrar hissetti. Kafası çok karışmıştı. Gözleri doldu ne hissettiğini anlamıyordu, böyle hissetmesine izin var mıydı, şu and gidip mutluluk dozunu alması daha iyi bi fikir mi olurdu, şu anda yaptığı şey başını derde sokacak mıydı?
Derin bir nefes aldı. Şu an hissettiği şey aynı zamanda hoşuna gidiyordu. 7 yıl boyunca uzun bir uyku uyumuş ve uyanmış gibiydi. Devam etmeliydi. Bir şey ters giderse dozajını alıp uykuya dalacak ertesi gün de bişi olmamış gibi davranacaktı.
Yazmaya başladı. Ne yazdığını kendisi bile takip edemiyordu. Dönüp baktığında anılarını yazdığını gördü. Mutlu hissettiği her anı yazmıştı. Yazdığı her an 0-5 yaş aralığında yaşadığı anlardı. Sonra kendisine bir liste çıkardı. Bu listede onu mutlu eden bazı şeyler vardı. Ailesi, yaz tatili, ödev olmayan cumalar, ablasının onunla animasyon izlediği zamanlar… Liste uzadıkça uzuyordu.
Listenin en sonunda dökülen yosun koltuk yazıyordu. Ela anılarının onu sürüklediği yolculuk sonrası kağıda dökülen her şeye anlam verebilmişti. Yani dökülen yosun koltuk harici her şeye.
Hangi koltuk olduğunu çok iyi biliyordu. Ela parmak ucunda sessizce salona gitti. O koltuğun salonun tam ortasında durduğunu çok iyi biliyordu. Yıllardır yaşadığı evde silik anılarının arasında hala her sökük dikişinin yerini hatırladığı bir mobilyaydı o koltuk. Bütün aile vakit geçirirlerdi bazen üstünde bazen kardeşleriyle film izlerlerdi. Ela bu düşüncelerin arasında salona vardığında şoke oldu. Koltuk gitmişti.
Ela bu şoku atlatmaya çalışırken hala kardeşlerinin uyuduğundan emin olmak zorunda olduğunu hatırladı. Tek tek odalarını kontrol etti ve hiçbirinin kımıldamadan uyuduğunu görünce rahatladı.
Rahatladı?! Ela bu duyguyu da ilk defa bu kadar güçlü bir şekilde hissetti. Adeta bir dalga suratına vurmuş gibi hissediyordu. Yıllardır bir rüyada her şeyi silik gördüğü dünyadan bu dünyaya gözlerini açmış gibiydi. Ama bu hissi sindirecek vakti olmadan aklı tekrar o koltuğa kaydı.
Koltuk yok olmuştu. Ela’nın o gün yaşadığı ve hissettiği her şeyin bütün dünyasını çalkalaması bile o koltuğun gittiğini gördüğü an yaşadığı şokun yanında bir hiçti. Nasıl olmuştu da anlamamıştı bütün mutlu anıları ve küçüklüğünü üzerinde geçirdiği bu koltuğun artık olmadığını. Anlam veremiyordu. Koltuğun olduğu yer boştu. Ela bir anlığına o koltuğun var olup olmadığını bile kafasında sorguladı. Acaba mutluluk dozunun yaşattığı duyguların bir ürünü müydü? Ama bu koltuğun hafızasındaki yeri mutluluk dozunun etkisinde yaşayıp gördüğü her şeyden daha netti. Etrafını incelemeye başladı. Salonun tasarımı hatırladığından çok farklıydı. Ela gördüğü şeylere anlam veremiyordu. Salon hiç hatırladığı gibi değildi. Mobilyalar değişmişti. Ela daha dün buradaydı. Nasıl olmuştu da bu gözünden kaçmıştı. Her şeyi yakından incelemeye başladı. Yerde eski koltuğun olduğu yerde ince beyaz bir çizgi vardı. Koltuk daha önce burdaymış demek ki diye düşündü. Bütün dünya sessizliğe bürünmüş ve bu yardım çığlığını bir tek o mu duyuyordu?
İşte o günden sonra Ela hormonlara ihtiyaç duymadan mutluluk yakalayıp ailesine yardım etmeye başladı.