Organ bağışı tamamen gönüllülük esasına dayalı tıbbi bir uygulamadır. Organların bir kısmı ya da tamamı, beyin ölümünden sonra başka kişilerin tedavisinde kullanılmak üzere bağışlanabilir. Böbrek, karaciğer ve akciğer gibi organlar canlıdan canlıya nakledilebilir. Hatta genellikle bu organlar uyumluluk ilkesi nedeniyle daha çok aile içindeki kişiler arasından nakledilir. Canlıdan canlıya yapılan nakillerde, az da olsa bağışçı için risk bulunur. Bu durum organ bağışının ne denli önemli olduğunun da bir kanıtıdır. Toplum bazında yeterince organ bağışı olması durumunda canlıdan canlıya doku ve organ nakli oranı oldukça alt seviyelere iner
Organ bağışı hayat kurtarır. Organ bağışı sonrası yeni bir hayata başlayan bir alıcı yepyeni umutlar kazanır. Organ bağışı çok özeldir. Organ bağışı listesindeki kişilerin olası donörlerle uyumlu organlara sahip olması gerekir. Organ bağışı ne kadar artarsa organ nakli ihtiyacı olan kişilerin hayata tutunma imkanı o kadar artar. Organların uyumlulukları her ne kadar testlerde olumlu çıksa da bazen alıcıların vücudu organı kabul etmeyebilir. Bu durumda yeni bir nakil işlemi gerçekleşmesi gerekir fakat kişinin geçireceği 2. bir nakil işlemi çok daha risklidir. Bazı alıcılar, vücutları nakledilen organı kabul etmezse kendilerini mahcup veya suçlu hissedebilir. Yani alıcılar psikolojik olarak hassas bir durumda olurlar. Vücut verilen organı kabul ettiği takdirde alıcılar yeni bir hayata başlamış olur. Alıcıların, hastane odalarına hapsolmuş hayatları biter ve özgür, yepyeni umutlarla dolu bir hayata başlarlar. Donörler, yalnızca organ bağışlamaz; donörler alıcılara yeni bir hayat verir.
18 yaşını dolduran ve akıl sağlığı yerinde olan herkes organ bağışçısı olabilir. Gönüllülük esasına dayalı olan organ bağışında bağışçı olmak için gerekli kurumlara başvurmak yeterlidir. Bu kurumlarda organ bağışı formu doldurulduktan sonra bağışçıya organ bağış kartı verilir. Kişinin bağışçı olduğuna dair bilgi, Sağlık Bakanlığı Organ ve Doku Bağışı Bilgi Sistemi’ne girilir. Bağışçının beyin ölümünün gerçekleşmesinin ardından son kararı aile vereceğinden organ bağışçısının, doku ve organlarını bağışlamak istediğine dair bilgiyi ailesi ile paylaşılması da son derece önemlidir. Kişi dilediği zaman aynı kurum ve kuruluşlara başvurarak organ bağışçısı olmaktan vazgeçebilir. Organ bağışı konusunda toplum bilinci arttırılmalıdır. Türkiye bağışlanan yani kadavradan organ nakli konusunda maalesef çok gerilerdedir. Milyon nüfus başına 2-4 civarında bir organ bağışı oranı bulunmaktadır. Kadavra organ bağışının tüm dünyada da yetersiz olması bu açığın şimdilik canlı vericilerden alınan organlarla kapatılmaya çalışılmasına neden olmaktadır. Ülkemiz de kadavradan bağış oranı olması gerekenden de düşük olduğu için nakillerin %90 canlı vericili nakildir. Yani nakil tamamen sağlıklı bir aile ferdinin karaciğerinin bir yarısı veya böbreğinin bir tanesi alınarak yapılmaktadır. Bu uzun yıllara dayanan deneyim sayesinde ülkemiz dünyada yapılan milyon nüfus başına canlı vericili karaciğer ve böbrek nakillerinde 2. sırada yer almaktadır. Organ bağışı donör olan kişiye muazzam bir gurur vermelidir. Bir başkasının hayatını kurtardığının bilincinde olmak donör olan kişiye hayat boyu huzur verir. Tamamen gönüllülük esasına dayanan bu prosedür ülkemizde daha da yaygın hale getirilmelidir. İnsanlar organ bağışı konusunda bilgilendirilerek cesaretlendirilmelidir.
Unutmayalım her insan her an kendini organ bekler durumda bulabilir. Bu yüzden organ ihtiyacı olanlarla empati yapılmalı ve organ bağışı arttırılmalı. Alıcıların vücudu her zaman yapılan bağışı kabul etmeyebilir ve ikinci bir operasyona gerek duyulabilir. Bu gibi durumlar hem alıcı için hem de donör için psikolojik olarak çok zorlayıcıdır. Organ bağışçısı olan kişilerin vicdanları ömür boyu rahat olur. Siz de organ bağışçısı olarak, bir ya da birden fazla kişinin yaşama tutunmasına şans tanıyabilirsiniz. Bağışlanan organ filizlenen candır.