İnsanı en derinden etkileyen olaylar, belki de hayatında en çok karşılaştığı, göz ardı ettiği hadiselerdir. Öyledir ya en uzakta, en ulaşılmaz olanı görmek kadar değerlidir benim için yamacındakilerin farkına varmak. Sadece bu işin vakfı olmuş kişiler bunu yapabilir diye bir şey elbette yok, çıraklardır asıl bu feryadı canlı tutan. Bazı insanlar kendini aşağılamak, hor görmekte ustadırlar. Her zaman eksik yanlarını görür ve ömrünü “zaten benim onu yapabilecek kapasitem yok, ben onu yapamam” diye düşünerek geçirirler, öyle de olur. Bir de aksi taraf vardır. Kendini en iyi olarak değerlendirirler. Şu koca evrende ondan iyisi olmadığını savunur, tersini söyleyene de demedik söz bırakmazlar. Bundan dolayıdır ki bu insanlar yalnızdırlar genelde. İnsan kendine gereğinden fazla paha biçerse beyhude bir et torbasına benzer.
İnsan kendi halatını çözmeyi bilirse başka limanlara demir atma fırsatı bulur hayatta. Tek uğraşı kendi olan insanın tek yoldaşı kendi olur. Dostluk çok ince bir o kadar da güzel bir çizgidir, çoğu insanın bu dünyadan gerçek dostluk nedir bilmeden uçup gittiğini düşünürüm bazen. İçimi bir acı kaplar. Dostlarınız seçebildiğiniz ailenizdir. Kimse size zorla dost olmaz, olursa da ona dost denmez. Ayrıca dostlukta mükemmellik aramak samanlıkta iğne aramaya benzer. Mükemmellik takıntısından kurtulmuş insanlar bu dünyanın bir feriştahıdır benim için. Mükemmellikten sıyrılıp bu arayışa girdiğinizde büyük fırtınaların içinde dostluk sakin bir liman gibi olduğunu anlarsınız. Sığınabilirsiniz oraya, yargılanmaz ve mutlu olursunuz. Dertlerinizin, limana demir attığınızda üstünüzden bir yük gibi kalktığını hissedersiniz. Liman da başka gemiler başka teknelerde olabilir bu çok normal zaten gerçek bir dost limanında size hep yer vardır, liman ne kadar kalabalık olursa olsun hep vardır. Dostluk en yakınınızdaki liman da olabilir belki en uzağınızdaki de. Belki çok kürek sallarsınız onu bulmak için belki çok az. Kim bilir belki de o sizi bulur. Ama umarım artık kendimizden öteye geçebilir ve gemilerimizin iplerini çözebilecek cesareti gösterebiliriz çünkü deniz de kaybolmak her zaman bir olasılıktır. Her zaman…
Bazı insanlar vardır hayattan istediklerini alamadıkları ya da alamadıklarını düşündükleri için iç savaşları hep sürmektedir. Bazen bu içlerindeki ateş fazla gelir ve bundan bir şekilde kurtulmak isterler. Ateşi paylaşmak istemek ve söndürmek için yollar aramak başkadır, ateşi yayma istediğiyle yanıp tutuşmak bambaşka. Dostluk her iki durumda da bir limandır. İnsanlar tabii ki ister sığınacak bir limanları olsun ama o limanı mahşer yerine çevirmek canilikten ve kendinden başka kimseyi umursamamaktan başka bir şey değildir. Böyle insanlar hep olmuştur ve hep olacaktır. Önemli olan bu insanlardan nasıl uzak durulabileceğini öğrenmek ve her toprakta evimiz olamayacağını kabullenmektir. Gardınızı öyle bir inşa edin ki kimse yıkmaya yeltenemesin bile, sadece anahtarın yerini bulabilenler gelsin sizinle içeriye. Bu inşa işini ustalıkla yapmak emek ve üstüne düşünmek isteyen bir süreç. Kendinizle barışık olmalı ve yanınızdakilerin farkında olmalısınız ki bu bilgeliği gösterebilesiniz. Gerekirse yara almalısınız ki amiyane tabirle tecrübe sahibi olasınız. Sonuçta yanlış limana demir atma ihtimali mukadderattır asıl olay o demiri tekrar atabilecek cesarete erişmektir.
İnsanlar hayatın karmaşasında kendileri ve başkaları hakkında düşünmeyi ihmal edebiliyorlar. Ya da kendilerinin çok iyi veya çok kötü olduğu karmaşasında yok olup gidiyorlar. Bunu hatırlatmanın en güzel yolu bir günü buna ayırmak belki de. 25 Şubat Dünya Yeniden Yenilmeden Günü olabilir, neden olmasın ki ? Her sene olduğu gibi sıradan geçeceğine o gün herkes bir arayış içinde olsun elindeki mumla önce gerçek benliğini sonra gerçek dostunu arasın. O gün herkes kesinlikle birbiriyle bir şekilde iletişime geçip “biliyor musun ben seni çok seviyorum, laf olsun diye değil benim için gerçekten değerlisin.” desin. İletişimin nasıl gerçekleştiği tamamen bir teferruat. Herkes başkalarını sevebilmek için önce kendini sevmeyi öğrenmenin önemi hatırlasın o gün. Renklere daha dikkatli baksın, kuş cıvıltılarının ezgisine odaklansın. Her şeyden öte “Yeniden Yenilmeden” hayat köprüsünde yürüyebileceğine tekrardan inansın!