Yeni yıl heyecanı bütün Türkiye’yi sarmıştı. Çoğu kişi yeni yılda ailesini görmek için memleketine yola çıkmıştı bile. Bir tek Ela’nın ailesinin yeni yıl için bir planı yoktu. Yaşadıkları şehirde hiç akrabaları yoktu, zaten bu şehre de yeni taşınmışlardı, her şey ona çok yabancıydı. Eskiden olsa bütün aile toplanır, kocaman bir sofra hazırlanır, hediyeler verilir ve hep birlikte yeni yıla girmek için geri sayım yapılırdı. Ama yine de annesinin ve babasının arkadaşlarını ağırlayacaklardı evlerinde. Ela’nın annesi Zeynep bir öğretmendi, babası Fırat ise bir mühendisti. Ela yeni okuluna da alışamamıştı, ailesi ne diye dönemin yarısında onu bu okula yazdırmışlardı ki.
31 Aralık sabahı annesi evlerini yeni yıl konsepti ile süslemişti. Ela ile birlikte zencefilli kurabiye bile yapmışlardı. Öğlene doğru misafirler gelmişti bile annesinin arkadaşı Zehra Hanım ile annesi akşam yemeğini hazırlarken, Zehra’ın kızı Elif ve Ela da içeride oyun oynuyorlardı. Birkaç saat sonra Fırat ile arkadaşı Mehmet Bey de eve gelmişti. Akşam yemeğinden sonra hediyeler verildi. Ela yeni yıla kadar uyanık kalmak istiyordu ancak Mehmet’in iki yaşındaki oğlu Egemen çoktan uyumuştu. Elif ile Ela o kadar kudurmuşlardı ki hiç enerjileri kalmamıştı ama tabii yeni yıla girme heyecanları daha dinmemişti.
Yeni yıla girmelerine saniyeler kalmıştı. Tam o anda kapı çalmıştı Zeynep Hanım koşup kapıyı açmıştı. Bir de ne görsün, bütün aile ellerinde sarmalar, dolmalar, kekler, kurabiyeler, salatalar ile toplanmış kapının önünde duruyorlardı. Ela çok heyecanlanmıştı. Anneannesi, babaannesi, dedeleri, teyzeleri, halaları, amcası ve kuzenleri onları görmek için Samsun’dan Ankara’ya gelmişlerdi. Ela kuzenlerini arkadaşı Elif ile tanıştırmış hepsi birlikte oyunlar oynamışlardı. Ela uykusu gelene kadar konuşmuştu. Sonraki gün 1 Ocak’tı, Ela yaşadıklarını öğretmenine ve arkadaşlarına anlatmıştı. Bundan sonraki her yılbaşında ailesi onları ziyarete Ankara’ya gelmişti.