Endişe… Genç adamı, içinde git gide büyüyen bir endişe kaplamıştı. Korkuyordu, sevdiği kadını üzdüğü için, sevdiği kadın ondan gidecek diye çok korkuyordu. Derin bir nefes aldı ve elindeki çiçeklere tekrar bir göz attı. Kokladı, karısı çiçeklerin kokusunu sever mi diye kokladı. Bugün yeni yılı kutlayacaklardı fakat yaptığı bir hareket sonucunda karısı öylece çekip gitmişti. Yeni yıla girmelerine son iki saat vardı. Adam, kadın gittiğinden beri gönlünü nasıl alabilirim diye düşünüp duruyordu. Fakat artık düşünmesine gerek kalmamıştı çünkü bulmuştu. Karısını tekrar geri kazanabilmenin yolunu bulmuştu. Yeni yıla karısı yanında olmadan girmek istemiyordu. Karısı şu an kendi babasının yanındaydı, çok iyi biliyordu. Çünkü karısının ne zaman canı sıkılsa gittiği ilk yer babasının yanı oluyordu. Babası ise her zaman yaptığı gibi kızının saçlarını okşuyor, onu sakinleştirecek sözler söylüyordu. Kapıyı tıklattı genç adam. Bir süre sonra içeriden adım sesleri gelmeye başlamıştı. Kapı yavaşça açıldı ve adamın karşısına kapıyı açan karısı çıktı. Karısı elbette kocasının geleceğini biliyordu fakat bu kadar hızlı geleceğini hiç düşünememişti, bu yüzden bozguna uğramıştı. Ancak, sonra kendisini çabucak topladı. “Efendim?” Diye sordu kadın. Hiçbir şey olmamış gibi, büyük bir soğukkanlılıkla konuşmuştu. Genç adam şaşırmıştı. “Meltem ben-” Genç adam konuşurken sözleri karısı tarafından bölündü. “Sen, özür diliyorsun?” dedi kadın. Kollarını önünde birleştirmiş, kocasına karşı tek kaşını kaldırmıştı. “Evet. Ben, çok özür diliyorum.” Adam hızlıca salladı kafasını. “Ve, sözlerimin-” derken yine susmak zorunda kaldı. Çünkü karısı konuşmaya başlamıştı. “Sözlerinin ağırlığının farkındasın.” Diye tamamladı kocasının sözlerini genç kadın. Kocası sertçe yutkundu, ya karısı onu çok iyi tanıyordu, ya da karısı artık bu sahneleri çoktan ezberlemişti. Kocasının yutkunduğunu gören kadının gözlerini alaycı bir ifade sardı. Genç adamın gözleri yere inerken, genç kadının gözleri ise kocasının elinde duran bir buket çiçeğe kaymıştı. “En sevdiğim.” Dedi genç kadın mırıldanarak. Genç adam, karısının neyden bahsettiğini anlamamıştı çünkü o an karısına bakmıyordu. Kaşları çatılarak karısına yükseltti bakışlarını. Karısının, elindeki bukete baktığını görüne buruk bir tebessüm yerleşti dudaklarına. “Affedecek misin beni?” diye sordu genç adam karısına. Karısı, boğazını temizleyerek kocasının yüzünü inceledi. Genç adam gerçekten pişmandı. Tam ağzını aralamış konuşacakken, karısının arkasında bir gölge belirdi. O gölgenin sahibi genç kızın babasından başkası değildi. “O belki affeder seni.” dediğinde genç adam duruşunu dikleştirdi. “Ama ben seni, emanetime böyle davrandığın için nasıl affedeceğim damat?” dedi genç kızın babası, sinirli olduğu her halinden belli olan sesiyle. Bu sefer sertçe yutkunma sırası genç kadındaydı. Çünkü babası çok sinirli gözüküyordu. “Bir daha asla olmaz. Kusuruma bakma baba, affet beni.” diye adeta yalvardı genç adam. Aslında dediği şey o kadar kırıcı değildi ama karısı ondan önce yaşanan başka şeyler için o kadar gerilmişti ki en son kocasına patlamıştı. Genç kadının babası bunu fark etmişti ama damadını biraz daha süründürseydi ne olurdu ki? Biliyordu o kızının huyunu. “Bir daha olamaz zaten.” deyip çenesini dik tuttu genç kadının babası. “Olamaz.” diye tekrarladı genç adam kayınbabasını. Genç kadının gözleri babasına doğru kayınca babası gözleriyle onay verdi kızına. Genç kadının babası ise gülümsememek için kendisini zor tutuyordu. Her ne kadar kızını evlendireli çok olsa da içini bir hüzün kaplamıştı. Özlemişti kızının kendi evinde durmasını, yaptığı yemekleri, saçlarını yaparken bütün ev halkına konser vermesini. Genç adam gözlerini kapatmış karısının kokusunu içine çekerken karısının da ondan bir farkı yoktu. Genç adam gözlerini açtı ve karşısında duran kayınbabasına baktı. Gözlerinin içi parlıyordu kayınbabasının onlara bakarken. Göz kırptı genç adam karşısında dağ gibi duran adama. Genç kadının babası ise hafifçe gülümseyip başını eğerek cevap vermişti genç oğlana.
Saatler, saniyeler gibi akıp geçerken birdenbire havai fişekler patlamaya başlamıştı. İkili birbirlerinden ayrılırken arkalarındaki manzaraya bakmaya başladılar.