Güneş doğmadan önce, sessizlik bir örtü gibi dünyayı sarmıştı. Boş sayfalar, kalemin izini beklerken odada bir hüzün dolandı. Gökyüzü gri bir perdeyle örtülüydü, sanki renkler uyuyordu. İlk ışıklarla birlikte, pencereden içeri süzülen ılık bir ışık, odanın içindeki gri tonları yumuşatmaya başladı. Çalışma masasındaki eski kitaplar, unutulmuş sanat eserleri gibiydi, sessizlik içinde anılarını koruyan. Saatler ilerledikçe, sayfalar dolup taştı kelimelerle, günün izleri kağıda aktı. Ancak, bu yazı, adeta bir sanat eseri gibi, belki de gözlerden uzak bir şekilde, kendi iç dünyasında bir izleyici bekliyordu. Belki de kelimelerle örülmüş dünyalar, zamanla keşfedilecek, bir hazinenin bulunuşu olacaktı. Günüme bir umutla, yarının okurunun bu gizli dünyaları keşfedeceği düşüncesiyle devam ederim. Eski ve tahta masamın üstündeki dünden kalma peksimetten bir ısırık alarak, kimselerin keşfetmediği dünyaların bekçisi olup, bir tutam umutla kelimelerimi satırlara dökmeye devam ederim. Camdan yansıyan gün ışığı gözlerimi kamaştırır. Güneş ışığının duruluğuyla beslerim hayal gücümü. Yön veririm yapmak istediklerime, yapacaklarıma. Yazı yazmanın benim için sadece bir iş değil aynı zamanda bir hobi veya meditasyon olduğunu hatırlayarak kalemimi oynatmaya başlarım. Kil ve emprenye kimyasallarından oluşan eskimiş ve benden çok kâğıt yüzü görmüş kurşun kalemimin büyüleyici dansıyla geleceğin okurlarına yeni düşünce kapıları açarım. Her yeni güne büyük bir sevinçle başlarım. Yazımın o gün okunup değer görmesi dileğiyle açarım gözlerimi bu kısa ve sıkıcı dünyaya. Her şeye rağmen içimdeki ışığı söndürmemek, başarıya ulaşacağımın en temel kanıtı olur bana. Tekrardan teşekkür ederim içimdeki küçük yazara.
Yeni Gün Aynı Umutlar
(Visited 20 times, 1 visits today)