Hava çok soğuktu. Elimde eldiven, ayağımda dört kat çorap ve beş kat mont vardı. Hâlâ inanamıyordum, şu ünlü gezegen Mars’taydık. Evet, bilim insanları sonunda Mars gezegeninde yaşam kurdu. Artık isteyen herkes Dünya’ya gidip gelebiliyordu ama annem beni hiç göndermiyordu.
Akşam yemeği için annemin yanına koştum. Yemekte tarhana çorbası, tavuk ve makarna vardı. Yemeğimizi yerken haberlerde Mars’a çok büyük bir meteorun yaklaştığını öğrendik. Meteorun çarpmasına 2 gün kalmıştı. Haberi alan herkes stres olmaya başladı. Bilim insanları vaktimizin çok az olduğunu ve meteorun çok büyük olduğunu söylediler. Bütün gece uyuyamamıştım. Keşke daha fazla zamanımız olsaydı da Dünya’ya dönebilseydik, diye düşündüm. Bunları düşünürken uyuyakalmışım. Sabah olduğunda ev çok mutsuzdu. Herkes, artık hiç umut kalmadığını düşünüyordu. Ama ben öyle değildim. İnsanlar Dünya’ya dönmek için bütün paralarını harcıyorlardı ve meteor gitgide yaklaşıyordu. Biz Dünya’ya dönememiştik. Artık benim de umudum kalmamıştı. Koltukta otururken birbirimizle üzüntülerimizi paylaşıyorduk. İşte meteor gelmişti. Hemen bir odaya girip kendimizi korumaya çalıştık. Meteor çarpmıştı. Ama garip bir şey vardı, meteorun çarpmasını biz hissetmemiştik. Aslında meteor, bilim insanlarının dediği kadar büyük değilmiş, tam tersi çok küçükmüş ve atmosferde kaybolarak gitmiş.
Ben Mars’ı, yani yeni gezegenimi çok seviyorum. Yepyeni bir hayata başlamış gibi hissediyorum. Meteor olayından sonra herkes çok mutluydu. Kutlama adına köyümüzde küçük bir parti düzenlendi. Bence Dünya’da olduğumuzdan daha yakınız ve daha mutluyuz.