Okuldan çıktığımda gördüğüm gökkuşağının altından geçişimde öğrenmiştim bu gezegeni. Adını tam olarak ezberleyememiştim fakat daha önce duyduğum ve gördüğüm gezegene hiç benzemediği kesin idi. Her yer yeşil yeşil ağaçlarla dolu olan kocaman ormanların dışında dağlardan akan ışıltılı su da bir harikaydı. Aralarında konuşan sincaplar ve gezegenin garip yaratıklar ile beraber mutluluk kaynakları olan koca güneşin parlamasıyla oluşan mükemmel bir gezegende burası. Etraftaki tatlı çocuklar ve konuşmalarını görünce içime bir mutluluk doğdu ve hemen hemen her yerde olan banklardan birinde oturup izlemeye devam ederken gezegenin kralının şatosunu gördüm. Camlarına vuran güzel güneş ve önünden geçen akarsu ile beraber kısa bir şekerleme yaptım. Gözümü açtığımda etrafta kimse yoktu kralın garip yaratıkları dışında. Uyandığımda başımda bekliyorlardı ve beni kolundan tutup kralın şatosuna götürmüşlerdi. Daha doğrusu sürüklemişlerdi çok sinirli dışarıda kiler normalde bu gezegende herkes hep mutlu oluyor gülümsemelerini asla kaybetmiyorlardı. Etrafa baktım bir değişiklik var mı diye ve güneşin olmadığını fark ettim. Bu gezegendeki mutluluk kaynağı güneş olduğundan hava karar önce hiç kimseyi dışarı çıkarmıyorlarmış. Kralın şatosunda kaldıktan sonra beni bıraktılar. Güneş yavaş yavaş doğuyordu ve insanlar dışarıda mutlu mutlu geziyorlardı. Şato kenarındaki ışıltılı akarsuyu takip ederken gözüme bir taş ilişti ve taşı kaldırdığımda içinde bir not ve bir de anahtar vardı. Yürümeye devam ederken şatonun arkasında gizemli bir kapı buldum.
Yeni Gezegen
(Visited 4 times, 1 visits today)