Yıl 2079, dünyada yaşayan insanlar, Dünya’daki kaynakları yaklaşık 10 asırdır sömürüyor. Dünya üzerindeki tatlı su kaynakları, petrol, madenler ve yer üstündeki ağaçlar gibi hammadde kaynakları artık neredeyse tükenmişti. Susuzluktan ötürü oluşan salgın hastalıklar yüzünden tüm dünya genelinde hastaneler dolup taşmıştı. Tüm dünya genelinde tatlı su kaynaklarını korumak için yasalar çıkarıldı ve çalışmalar yürütüldü ancak artık çok geçti. Dünyanın nüfusu hızla azalmaya başladı ve aynı zamanda toplumda da kaos yaşanıyordu. Bu, insanlığın sonu muydu?
Bilim insanlarının bir çözüm yolu vardı ama bu yol çok riskliydi ve insanların her şeyini geride bırakmasını gerektiriyordu. Bu fikir, Mars’a yerleşmekti. Zaten önceden yapılan çalışmalar sayesinde Mars’ta su bulunup çıkarılabilmişti. Artık bu noktadan sonra Dünya’nın toparlanması ve eski haline dönmesi çok geç ve neredeyse imkansızdı. Bu sebeple bilim insanları bu planı uygulamaya karar verdiler; dünyada sağlıklı kalan herkesi Mars’a taşıyacaklardı. Ancak bunun yapılabilmesi için çok sayıda ve büyük uzay gemilerinin inşa edilmesi gerekiyordu. Teknoloji ne kadar ilerlemiş olsa da bu gemilerin yapımı yaklaşık 2 yıl sürecekti. Bu süre, dünyada kalan insanların neredeyse hepsinin hastalanıp ölmesi için yeterliydi.
Bilim insanları, bu süreyi kısaltmak adına, kalan insanların sadece yarısını Mars’a götürmeye karar verdiler. Dört kişilik ailelerden en fazla iki kişi gidebilecekti. Seçimi ilk olarak ailelere bıraktılar; ancak bazı ailelerde anlaşmazlık olunca, bu ailelerde kura ile seçim yapıldı. 1 yılın ardından her şey hazırdı. Herkes vedalaştıktan sonra yola çıkıldı.
İnsanlık gerçekten başarmıştı. İnsan soyu, Mars’a yerleşerek varlığını sürdürmeyi başarmıştı. Mars’ta dünyadakine benzer yerleşim yerleri kuruldu ve insanlığın yarısından fazlası hayatta kalamamış olsa da yine de küçük bir kısmı Mars’ın kaynakları tükenene kadar yaşamaya devam etti.