Soğuk bir kış günüydü. Ankara’nın sert sokaklarında heyecan hızla yayılıyordu. İnsanlar evlerinden çıkmıştı,ellerinde bayraklar, gözlerinde bir umutla bekliyordu. O sabah güneş, karla kaplı dağların üzerinde normalden bir başka doğmuştu sanki. Bir şeylerin değişeceğini, karanlık günlerin sona ereceğini hissetmiştim güneşe baktığımda.
Ben de o kalabalığın arasındaydım. Ayaklarım soğuktan uyuşmuştu ama yüreğimdeki heyecan beni ısıtıyordu . Herkesin dilinde aynı isim vardı: Mustafa Kemal .O, yalnızca bir asker değil, bir milletin yeniden dirilişinin sembolüydü. Halkın arasındaki yaşlı bir adam, “O, vatanı kurtaracak,” diye haykırıyordu.Yanındaki genç bir kadın, “O bizim umudumuz,” diye ekliyordu yaşlı adamın sözlerine.
Saatlerce bekledik. Nihayet, uzaktan atlı bir ordu belirdi. Kalabalık bir anda hareketlenmeye başladı. Herkes ellerini havaya kaldırdı ve bağırmaya başladı: “Yaşa Mustafa Kemal Paşa! Hoş geldin!” Kalbim gittikçe daha da hızla çarpıyordu. Atının üzerinde gururla duran Mustafa Kemal’i ilk kez görüyordum hayatımda.Bu an benim hayatımın en büyük anı dedim.Ciddiyetli bakışlarının ardında derin bir kararlılık, yüzünde ise yorgun ama içten bir tebessüm vardı.
O an gözlerim doldu. Sanki bu bir rüyaydı. Mustafa Kemal, halkın arasına karıştı. Herkesle tek tek konuşuyor, ellerini sıkıyordu. Ona yaklaştığımda, “Atam, hoş geldiniz,” diyebildim yalnızca. Gözlerime baktı ve “Hoş bulduk kızım,” dedi. Sesi, insanın içini ısıtan bir ateşti sanki..
O gün, sadece bir lideri karşılamıyorduk. Biz, bir milletin ayağa kalkışını, bağımsızlık için atılan ilk adımı kutlamıştık o gün. Kadınlar, erkekler, çocuklar… Hepimiz bir olduk, aynı hayalin sevincini paylaşıyorduk: Hür ve bağımsız bir vatanın hayalini.
Akşam olduğunda, hava iyice soğumuştu artık ama içimdeki umut, karanlığı aydınlatıyordu resmen.Mustafa Kemal Paşa’nın gelişi, sadece Ankara’nın değil, bütün bir milletin kaderini değiştirecekti. Bundan kimsenin şüphesi yoktu.O gün orada olmak, hayatımın en gurur verici anıydı.
Şimdi, yıllar sonra bile o günü hatırladıkça içim titrer. Mustafa Kemal’in gözlerindeki kararlılık ve halkın coşkusu, hâlâ yüreğimde. O gün, sadece bir lider değil, yeni bir geleceğin ışığı Ankara’ya gelmişti. Ve biz, o ışığın peşinden yürümeye ant içmiştik.