Yeni Bir Takvimden Fazlasıymış

Etrafımda koşuşturup duran insan sayısı hiç mi hiç azalmamış bu 50 senede.Etrafıma bakınıyorum her hangi bir insanla göz göze gelebilmek için, ama tek bir insan bile teknolojik herhangi bir aletten gözlerini çevirip etrafına bakamıyor durumda.Etrafımda koşuşturan bu bağımlı insanlar ve aralarında ne yapmam gerektiğini bilmeyen ben öylece dikilip bir umut birisi kafasını kaldırır ve göz kontağı kurabileceğim bir insan çıkar diye bekliyorum.

Dünya korkutucu bir halde. Belkide sadece bana korkutucu geliyor, Dünya’nın bu hali.Sonuç olarak Dünya bu 50 sene içinde ne değişimler yaşadı, neler oldu ve artık Dünya nasıl bir yer bilmiyorum. Ama anladığım  bazı şeyler de var, mesela artık teknoloji hayatımızın her yerinde değil,direkt olarak hayatımız olmuş durumda.

Bulunduğum noktadaki insanlarla öylece dikilip iletişim kuramayacağımı biliyorum . Harekete geçmem ve Dünya hakkında bir şeyler öğrenmeye başlamam gerekiyor. Sorun da burada başlıyor işte. İnsanlarla nasıl iletişim kurabileceğimi bilmiyorum çünkü. Ben her zaman yılların bize her hangi bir şey ifade etmediğini savunan,her yeni yılı sadece yeni bir takvime geçiş olarak gören bir insan olmuşken nasıl oldu da Dünya bu kadar değişti diye kendi içimde sorgularken bile güçlük çekiyorum şu anda. Peki o zaman başka bir insana hem de teknolojinin içinde kaybolmuş bir insana, nasıl iletişim kurabileceğimi bilmediğim bir insana, nasıl soracağım “Bu Dünya’nın hali ne?” diye?

Gözüme kestirdiğim diğerlerine kıyasla daha yaşlıca duran adama doğru yöneliyorum. Ben adamı diğer insanlara kıyasla daha yaşlıca olarak düşünüyorum fakat tam tersi olabilme ihtimali de var. Diyorum ya Dünya çok değişmiş diye. İnsanlar da çok değişmiş durumdalar işte. Giyimleri olsa sadece kabullenebilirim belki bu değişimi ama karşımda teknolojiden kaynaklı olsa gerek evrilmiş bir nesil duruyor. İşte tam da bu nedenlerden içimdeki merak duygusu daha da alevlenmeye başlıyor ve adama doğru attığım adımlar hızlanıyor. Koşuşturmanın içinde olabildiğince adamı kaybetmemeye çalışıyorum. Sonunda adamı yakalayabiliyorum. Önce sadece dürtüyorum ama her hangi bir tepki alamayınca kolundan tutup durdurmaya ve adamı içinde kaybolduğu o teknolojik diyardan çıkartamaya çalışıyorum.

Adamın verdiği tepki ise beni çok şaşırtıyor çünkü biz insanların artık iletişim kurmayı unutmuş olduğumuzu  kanıtlar nitelikte. Adamın o kadar peşinden koşturuyor olmama rağmen adam arkasını dönüp bana yargılayıcı bakışlarla baktıktan sonra tekrardan arkasını dönerek uzaklaşıyor.Adamın vermiş olduğu bu tepki sayesinde etrafımı  gözlemlemekten başka bir çarem olmadığını anlıyorum.

Günümüze kıyasla değişen şey insanların dışarıda herhangi bir sosyal yaşamları yok. Hepsi aynı görünüyorlar dışarıdan bakıldığında çünkü iletişimlerini hep teknolojiyle gerçekleştiriyorlar . Ama  ne olursa olsun insanlığın da bazı ihtiyaçları var ve böyle olunca da o kocaman ve her yerde olan o betonların içerisinde, aynı günümüzdeki gibi iletişim kuruyorlar. İnsanların iletişimi kısıtlı mekanlarda olmaya başladığı için de yavaş yavaş sosyal varlıklar olmaktan çıkıyoruz ve neslimiz de böyle gittikçe tükenecekmiş gibi duruyor. İnsan sosyal bir varlıktır ve bu ne olursa olsun değişemez .Eğer insanlık gördüğüm gibi olan bu dünyada biraz daha sosyalliğini yitirirse artık bu demektir ki insanlık ,insanlığını da sosyal yaşamlarıyla birlikte yitirmiş olacaktır.

 

(Visited 86 times, 1 visits today)