Organ bağışı, dünyanın her bir yanında yepyeni ve çalışan bir organa ihtiyacı olan insanların hayatını kurtarıyor. Hem organ bağışçısı hem de alıcı için büyük bir adım olan bu süreçte birçok faktör kişilerle beraber onlara eşlik ediyor. Çok derin anlamlar taşıyan bu değerler mucizevi şeylerin gerçekleşmesine vesile oluyor. Bu yazı da bağış süresince yaşanılan değerler hakkında konuşacağız.
Cerrahların önemi bu süreçte göz ardı edilemez. Biliyorsunuz bağışçının gönüllü olması yetmiyor. İki tarafında kan gruplarının uyumu, doku uyumları, “cross-match” testi, fiziki ve yaş uyumu, coğrafi yakınlık gibi birçok faktörün olumlu sonuç vermesi gerekiyor. İki tarafında gerekli sağlık koşullarına uyması büyük bir önem arz ediyor. Sonuçların çıkmasını beklemek ve istenen koşulları sağlaması çok önemli. Ameliyat sürecinde ise komplikasyonları engellemek için cerrahların verdiği uğraşlar ise bütün bir sürecin ayrı bir zorluğu.
Ameliyatlar sorunsuz geçer ve alıcı sağlıklı bir şekilde yaşama geri dönebilirse bu o kişi için ikinci bir doğum olacaktır. Daha önce yapamadığı aktiviteleri korkmadan ve içinde kalmadan gerçekleştirebilecekler. Örneğin diyaliz makinesine bağlı bir hastanın ameliyattan sonra özgürce yaşayabilmesi veya bir kalp hastasının istediği bütün fiziksel aktiviteleri ameliyattan sonra gerçekleştirebilmesi gibi. Değişen yaşamları ile hayatlarına yepyeni bir bakış açısı ekleyebilen hastalar hayatlarına yeni umutlar katabilirler.
Organ bağışçısı ve ailesiyle kurulan bağlar da çok önemlidir. Çoğu zaman organları sağlıklı bir kişinin ölümünden sonra gerçekleşen bu süreçte alıcı ve bağışçının ailesi arasında inanılmaz bağlar oluşuyor çünkü alınan bir candan yeni birkaç can hayata dönebiliyor. Aileler arasındaki bağlardan biri de dünya çapında gözlemlenen örneklerinden ve gelenekselleşen bir uygulama olan mektuplaşma. Aileler zorlu bir hayat merdivenini beraber aştıktan sonra bağlarını koparmamak için birbirleriyle mektuplaşarak iletişimde kaldıkları gözlemlenmiştir
Hayata yeniden başlayan hasta ise gerek psikolojik gerek fiziksel olarak kendine daha iyi bakmaya başlıyor. Kendileri de organ bağışçısı olup başkalarının hayatını kurtarmaya gönüllü olup başkalarını böylesine güzel bir örneğe teşvik edebiliyorlar. İnsan sağlığı hakkında öğretici olan ve diğer hastalara yardım eden kuruluşların bir parçası olabiliyorlar. Daha önceden gereksiz gördükleri birçok unsuru hem kendileri hem de diğer kişiler için teşvik etmeye başlıyorlar. Ancak bağışçıların sayısını ihtiyaca oranla çok az kalması sebebiyle toplumu bilinçlendirmek amacıyla yapılan çalışmaların hız kesmeden devam etmesi gerektiğinin de altını çizmekte fayda var.
Sonuç olarak alıcıya yeniden bir şans sunan organ bağışı aynı zamanda bağışçı için veya aileleri için yaşanılan süreci anlamlandırmalarına yardımcı oluyor. Paylaşmanın önemini aşılayan bu uygulama sayesinde birçok kişi bilinçlendirilmiş oluyor. Böylelikle organ bağışının bir sorumluluk almanın yanında insani bir görev olduğunu da topluma gösterme fırsatı veriyor.