Genç çocuk yine her sabah olduğu gibi sıradan ve sıkıcı bir okul sabahına uyanmıştı. Camdan dışarı baktı, her şey aynıydı. Belki bir umut bir şeyler değişmiştir diye düşünmüştü. Ama yine hayal kırıklığına uğramıştı. Gerçi kendisi de bilmiyordu neyi farklı görmek istediğini. Tek bildiği şey sıkılıyordu artık her gün aynı şeyleri yaşamaktan, her gün aynı şeyleri görmekten.
‘Emre hadi kalk artık! ’ ve tabi ki aynı şeyleri duymaktan. Sıyrıldı beynindeki düşüncelerden ve hazırlanmaya başladı. Annesine seslendi ve evden çıktı. Okula yürüyordu hayal kurarak. Her gün yapardı bunu. Genellikle okuduğu kitapların veya izlediği filmlerin başrolü kendisiymiş gibi düşünürdü böyle sabahlarda. ‘Kim bilir belki bir gün bende o kahramanların yaşadığı hayatlardan birine sahip olurum, bir gün bir olay benim sıradan hayatımı değiştirir.’ diye düşünerek okula vardı. Klasik geçen bir okul gününde sıra edebiyat dersine gelmişti, öğretmenlerinin sınıfa girmesiyle genç çocuk ve sınıf arkadaşları ayağa kalktı. Öğretmenleri, öğrencilere ‘ Hiç oturmayın, kütüphaneye gidiyoruz.’ dedi. Öğrenciler anlam veremedi ve kendi aralarında konuşmaya başladılar. Normalde kitap okuyacakları zamanlar bunu sınıfta yaparlardı. Öğretmenleri buna hiç aldırmadı, herkesi sıraya soktu ve kimsenin yanına kitabını almasına izin vermedi. Genç çocuk ve arkadaşları kütüphaneye girdikleri gibi dağılıp kendilerine kitap bulmaya çalıştılar. Kütüphanede fazla kitap olmazdı, olan kitaplar da unutulmuş, eskimiş kimsenin umursamadığı kitaplardı. Genç çocuk baktığı hiçbir kitabı beğenmiyor ve geri bırakıyordu. O bu şekilde oyalandığı süre içinde herkes bulabildiği en ilgi çekici kitabı alıp, bir köşeye çekilip okumaya başlamıştı. Daha sonra öğretmeni geldi yanına. ‘ Hadi ama Emre, bu kadar zor olmamalı.’ dedi ve eline gelen kalın bir kitabı öğrencisine uzattı. Genç çocuk arkadaşlarının yanına geçti ve okumaya başladı. Sıkıcı bir başlangıcı vardı, büyük ihtimalle bu sebeple kütüphanede bırakılmış, umursanmayan kitapların arasında duruyordu diye düşündü. Kitabın konusu bir adamın hayatı gibi duruyordu, ama okumaya değer hiçbir şey yok gibiydi. Sanki sadece birinin gündelik hayatı kitaba dökülmüş gibiydi. Yaklaşık iki saat kütüphanede kaldılar. Bu süre içerisinde genç çocuk kendisini kitaba o kadar kaptırmıştı ki öğretmeninin seslenmesini duymamış, arkadaşının onu dürtmesiyle dersin bittiğini fark etmişti. Kitabın ilerleyen sayfaları onu meraklandırmış, içine çekmişti. Herkesin okuduğu kitapları, aldıkları raflara geri bıraktıkların fark etti. Ama o bunu yapmak istemedi. Kitabı hırkasının içine sakladı ve arkadaşlarıyla sınıfına doğru yürümeye başladı. Son bir dersleri kalmıştı ama kitabın devamını düşünmekten derse odaklanamıyordu. Sonunda okulu bitti ve eve yürümeye başladı. Yolda telefonu çaldı, arayan annesiydi. Açtı telefonu. ‘Emre, babanla acil şehir dışına gitmemiz gerekti yarın döneceğiz. Kendine dikkat et derslerine çalış.’ Tamam diyip telefonu kapattı genç çocuk. Çok mutlu olmuştu, evde yalnız kaldığı günler çok hoşuna gidiyordu. Eve vardı, her gün yaptığı şeyleri yaptı ve sonunda kendine ayıracak zamanı kaldı. Dışarı çıkabilir, oyun oynayabilir veya film izleyebilirdi ama o kitabına devam etmeye karar verdi. Genç çocuk uzandı yatağına ve başladı kitabını okumaya.
Sanki normal bir adam değildi bu kitabın kahramanı, genç çocuk sanki bu kahramanı yıllardan beri tanıyor gibi hissetmeye başlamıştı. Belki de yaşamak istediği hayatın sahibi olduğu için böyle hissediyordu. Kahramanın adı geçmiyordu kitapta, ‘Maskeli’ olarak bahsediliyordu. Genç çocuk kitapta bahsedilen adamın yaşadıklarından çok etkileniyordu, nerdeyse on sayfada bir bambaşka şeyler geliyordu bu Maskeli denilen adamın başına. Genç çocuk yoruldu kelimelere bakmaktan, biraz hava alsam iyi olur diye düşündü sayfada kalan son cümlesini okumayı tamamlarken. Son sayfada Maskeli denilen adam aradığı şifreyi bulmak için sokak sokak dolanıp, çöp konteynerlarının içini kontrol ediyordu. Bu şifreyi bulursa kitabın başından itibaren anlatılan hedefine ulaşacaktı. Kitabın bitmesine az kalmıştı, büyük ihtimalle baktığı son konteynerin içinde bulacaktı şifreyi, genç çocuk böyle düşünüyordu. Merak etmişti aslında kitabın devamını, ama gerçekten biraz hava almak ona iyi gelecekti. Eve gelince devam ederim diye düşündü ve anahtarını alıp evden çıktı. Uzun uzun yürüdü, sokağın sonuna geldiğini fark etti. Hava kararmıştı ve biraz daha yürüse başına bir şey gelebileceğinden endişelenip eve dönmeye karar verdi. Ama sokağın sonunda çöp konteynerinin yanında durup bir şeyler arayan bir adam fark etti. Genç çocuğun içini bir anda heyecan, endişe, korku ve merak gibi karmaşık duygular kaplamaya başladı. Ya kitaptaki adam gerçekse ve burada duran adamsa, ya onunla tanışma fırsatı bulduysam gibi sorular dolandı kafasında. Sorularına daha cevap bulamadan adama yaklaşmaya başladı. Beyni ona her ne kadar ‘gitme’ dese de ayakları buna engel oluyordu. İçinde bir şeyler gitmesi gerektiğini söylüyordu ona. Aralarında on adımlık bir mesafe kalmıştı. Genç çocuk bütün cesaretini topladı ve seslendi: ‘Adın ne senin?’. Kalın ve ama alçak bir ses yankılandı ‘Maskeli’. Daha sonra adam arkasını döndü, yüzündeki maske her ne kadar gülüşünü saklasa da, gözleri güldüğünü belli ediyordu. Genç çocuğun içini her ne kadar ilk başta korku kaplasa da adamın gözlerinden kötü biri olmadığını anlayınca, rahatlamıştı. Daha sonra bir ses daha yankılandı sokağın sessizliğinde ‘Sende emre’sin değil mi?’. Sadece ‘evet’ sözcükleri dökülebildiği çocuğun ağzından. Ne söylemesi veya ne yapması gerektiğini bilmiyordu.
‘Aradığım şifre sendin.’ dedi Maskeli. Genç çocuk hiçbir şey demeden adamın gözlerine bakıyordu. Ne denebilirdi ki zaten? ‘Git ve kitabı tamamla.’ dedi Maskeli. Genç çocuk hızlıca eve gitti, yaşadığı şoku atlattı ve adamın dediğini yapmaya başladı. Kitabın sayfalarını okudukça daha da şoka giriyordu. Az önce adamla yaşadıkları, konuştukları her şey burada yazıyordu. Genç çocuk heyecanla devam etti kitabı okumaya, ama son sayfaya geldiğinde bu kitabın onunla konuşmaya başladığını fark etti. Şunlar yazıyordu son sayfada: ‘Eve vardın ve bu sayfaları okuyorsun şuan, hoşuna gidiyor mu bari okudukların Emre? Şimdi kitabı al ve babanın çalışma odasına git. Açmana izin vermediği kasayı aç. Bu kitabı kasaya bırak ve kasanın içinde seni bekleyen sürprizi al.’ Genç çocuk artık okuduğu, yaşadığı hiçbir şeye şaşırmıyordu. Hızlıca babasının çalışma odasına gitti ve kasayı açtı. Kitabı kasaya koydu ve elini kasanın içinde gezdirmeye başladı. Bir şey hissetti ve eline aldı. Elindeki şeye heyecanla bakıyordu. Elinde bir maske tutuyordu. Kasayı kapattı ve masadaki kırık aynayı bir eline alıp, öbür eliyle maskeyi taktı. Taktığı an odanın ışıkları kapandı. Ve bir anda odanın kapısı açıldı. İçeriye Maskeli girdi.
Maskeli adamın ağzından sadece şunlar döküldü: ‘Yeni hayatına hazır mısın Emre?’.
Bundan sonra olacak her şey Emre’nin elineydi ve Emre’nin eski hayatı tam bu noktada bitti.