Yeni Bir Eğitim Sistemi

          Üniversite sınavını sonuçları açıklandıktan iki gün sonra, telefonuma bilinmedik bir numaradan arama geldi. Bilinmedik bir numara olduğu için ilk başta  umursamamıştım ama bir okuldan olabileceği için açtım. Düşündüğüm gibi bir okuldan gelmişti. Okuldan bahsetti ve beni okullarında istediklerini, başarılarımı onların okullarında da sergilememi istediler. Telefon konuşmasını bittikten sonra okulu biraz araştırdım ve gözlerime inanamadım. Okulun giriş puanı benim sınav sonucuma kıyasla beni aşmıştı, yine de benden okula gelmemi istediler, o yüzden bir şaka olduğunu düşünmüştüm. Ama konuşan kişi gayet netti, dalga geçtiğini sanmıyordum. Aslında kendimle çelişiyordum. Bir hafta kadar sonrasında görüşmeye gittim. Orada benim yaşıtım olan bir sürü öğrenci vardı hepsi cana yakındı fakat hiçbirimiz başımıza neler geleceğini bilmiyorduk. Bir grup beni gözüne kestirmiş olacak ki içlerinden biri gelip benimle tanışmak istedi. Beni aralarına aldılar herkes birbirini tanıttı, böylece tanışmış olduk. Yarım saat sonra 1. sınıfları konferans salonuna çağırdılar. Bu seneki eğitim sisteminden, yapacağımız sosyal aktiviteleri vb. şeylerden bahsettiler. Konferanstan sonra yeni tanıştığım kişiler benden numaramı istediler ama ben sadece gözüme kestirdiğim kişinin numarasını kayıt ettim, adı Yankı’ydı. Eve gittiğim akşam bana düşündüğüm gibi sadece Yankı mesaj atmıştı. Yaz tatilimin çoğunu Yankı ile geçirmiştim çok yakın arkadaş olmuştuk bile.

            Okulun ilk günü için hazırlanıyordum çok heyecanlıydım. Okul kıyafetlerimi daha alamamıştım hemen siyah bir tişört, pantolon ve kapüşonlumu giyinip evden çıktım ilk gün için fazla siyahtım, nereden bilebilirdim ki okulumun benim cenaze törenim olacağından. Servise bindiğimde beni Yankı karşıladı onunla aynı serviste olduğum için kendimi çok şanslı hissediyordum çünkü canım sıkılmayacaktı ve onunla daha çok vakit geçirebilecektim. Okula vardığımızda diğer arkadaşlarımızın yanına gittik biraz sohbet ettikten sonra ders zili çaldı herkes sınıflara dağıldı Yankı ile aynı sınıfta değildim, aslında diğer grup üyeleriyle de değildim. Bu duruma biraz üzülsem de yapacak bir şey olmadığının farkındaydım. Okulda her kademede 15 tane sınıf vardı. Bu biraz garibime gitmişti çünkü okulun ortalaması yüksekti bu kadar fazla öğrenci kabul etmeleri ilgimi çekmişti. Öğretmenimiz ilk başta kendini tanıttı artık lisede olmadığımız için tek tek bizim ismimizi öğrenemezdi ayrıca okulda amfi yoktu filmlerde gördüğüm üniversitelerde bir tane de olsa amfi vardı ama bizim okulumuz biraz anormaldi. Hocamız bize bu sene içinde hangi konuları işleyeceğimizden bahsederken içeriye bir kişi geldi. Hocamıza bizim duyamayacağımız bir ses tonu ile konuştu ardından hocanın yüzü bir anda düştü, orada kötü bir şey konuştuklarını sezmiştim, kötü bir şeyler olacaktı hissediyordum. Hocamız konferans salonuna gideceğimizi söyledi. Bütün sınıflar tek sıra halinde konferans salonunun yolunu tutmuştuk. Tam konferans salonuna girerken biri “Helin” diye bağırdı  kim oluğuna bakmak için döndüğümde, Yankı olduğunu anladım beni diğerlerinin yanına çağırıyordu. Çok fark ettirmesem de bir anda seslenince korkmuştum. Herkes koltuklara dağılmıştı, her yerden sesler yükseliyordu. Biri kürsüye çıkınca herkes sustu, bu kişinin simyası çok tanıdık geliyordu adam konuşmaya başlayınca bu kişinin beni arayan kişi olduğunu anlamıştım kendisi okul müdürümüzdü ya da ben öyle zannediyordum. İlk önce kendini sonra  birinci sınıfların derslerine girecek öğretmenleri tanıttılar, şimdilik o kötü sezgi geçmişti. Konferanstan çıktıktan bizim grup toplanıp yemekhaneye gittik, okulun bir ilginç yanlarından bir tanesi kantini olmamasıydı. Yemeklerimizi yerken tadında bir değişiklik vardı, yine de yedim herkes gibi. Yemekhaneye baktığımda çoğu birinci sınıf buradaydı, herkes yemekleri bayıla bayıla yiyordu bir tek ben mi fark etmiştim, yemeğin tadın da bir değişiklik olduğunu. Herkese “afiyet olsun” dedim ve masadan kalktım. Tepsimi yemekhane görevlisine verdim, bahçeye çıkarken o kötü his yine etrafımı sarmıştı. Belki de onlarla birlikte masada kalmalıydım. Biraz hava alıp sınıfa geçtim, kitabımı okumaya başladım bir, iki sayfa okuyup bıraktım . Kitaptan sıkılmamıştım sadece içimdeki bu kötü sezgiden dolayı odaklanamıyordum. Başımı sıramın üstüne koydum ve gözlerimi tam kapatırken sınıfa biri girdi, gelen Yankı’ydı ona ne olduğunu sordum, bana verdiği ilk cevap vermedin okulda anormal şeylerin var olduğunu söyledi. Ben de onu onayladım yemeklerin tadında da garip bir şey olduğunu söyledim, o da beni onayladı. Sonrasında okulu gezmeye başladık çünkü bize okulu daha önce gezdirmemişlerdi merak ediyorduk. İlk başta sınıflarımızın olduğu katı gezdik ama hiçbir sınıfta sandalye yoktu. Bu dikkatimi çekmişti sonrasın da birinci kattan çıktık bir üst kata doğu yol aldık merdivenlerin bitimin de bir kapı vardı orayı açmaya çalıştım ama kapı sadece parmak izi ile açılıyordu, bizde daha fazla zorlamadık. bir üst kata çıktığımızda bu seferki kapı yüz tanıma ile açılıyordu o sezgi yine geldi bu sefer karın ağrısıyla birlikte gelmişti, karın ağrım çok keskindi. Yankı hemen “Helin iyi misin, bir şey oldu mu ?” diye sordu. Ben de kötü bir şeyler sezdiğimi ona anlattım o da kötü bir şeyler olacağını seziyormuş, doğruyu söylemek gerekirse şaşırmıştım. Sanırım bir üst kat daha vardı çünkü kapı direkt merdivenin olduğu hizadaydı. Sonrasında en aşağı kata indik ve bahçeye çıktık, orada biraz sohbet ettikten sonra diğer bloka geçtik diğer blokta sadece bir kat olduğunu düşünüyorduk çünkü bizim blokumuz da olduğu gibi katlar yoktu ama yer altında katlar olabilirdi. Bloka tam girecekken güvenlik bizi durdurdu buraya öğrencilerin girişin yasak olduğunu söyledi, nedenini sorduğumda da “Gizli bilgi hanımefendi, nedenini sadece üstlerimiz biliyor.” Yardımcı oluğu için teşekkür edip. Bahçeye yol aldık, bloka girdiğimizde grubumuz kafeterya da oturma gruplarının orda oturuyorlardı, yanlarına vardığımız da biraz sohbet ettik ve okulu gezdiğimizi güvenlikle yaşadığımız problemi anlattık. Durumu onlarda ilginç bulmuştu bir süre sonra ders zili çaldı herkes sınıflara dağıldı, hiç birimiz aynı sınıfta değildik bu biraz beni üzüyordu. Dersteyken herkesin uykusu gelmeye başlamıştı bu dikkatimden kaçmamıştı ama benim de gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu… ,                                                                                                                                                   Gözlerimi açtığım anda nerede oluğumu sorgulamaya başladım hatırladığım tek şey Yankı diye birini tanıdığı ve bir arkadaş grubumuz olduğu idi, sınav sonucum açıklanmıştı büyük ihtimal  temmuzun başlarındaydık neden nerede olduğu mu hatırlamıyordum? Başım acayip derce de ağrıyordu migren ağrısı ile eşit derece de sayılacak bir ağrıydı. Sonrasında etrafıma baktım hastane odasına benziyordu biri gelip kapımı çaldı gelmesini söyledim. Gelen Yankı’ydı “Uyanmışsın, en son lunaparktaydık ne zaman buraya geldiğimizi anlamadım.” Helin-“Ben de bilmiyorum, hatırlamıyorum ve başım çok ağrıyor” Yankı-“Benim de” Helin-“Bu arada sen iyi misin? Bir yerin ağrıyor mu?” Yankı-“Ben iyiyim sadece kendimi biraz halsiz hissediyorum bir de karnım ağrıyor onun dışında bir sorun hım… sanırım bir çok şeyi hatırlayamam çünkü eylül ayındaymışız ben temmuzun başındayız diye hatırlıyorum.” Helin-“NE EYLÜL AYINDA MIYMIŞIZ?” Yankı-“Evet neden bu kadar çok şaşırıyorsun?” Helin-“Çünkü son iki ay hafızamızda yokta o yüzden” Yankı-“Ben niye bunu şu an fark ediyorum, Allah kahretsin!” Helin-“Ben çıkmak istiyorum burdan, hadi çıkalım etrafa bakalım nerde olduğumuzu anlarız” Yankı-“Peki” odamdan çıktık ve bulunduğumuz katta yürümeye başladık ki görevli gibi biri geldi üstünde önlük gibi bir şey vardı. Kim olduğumuzu sordu ve cevap vermemizi beklemeden bizi bir odaya aldı, Yankı ile ikimizi sedye gibi yerlere yatırdılar benim gözlerim yine kapanmaya başlamıştı…                                                                                   Uyandığımda Yankı’nın gözleri hâlâ kapalıydı, onu bir veya iki defa sarstım yavaş yavaş gözlerini açtı ne olduğunu anlamamıştı ben de ne diyeceğimi bilemedim “uyan” dedim. Helin-“En son o hastane odası gibi olan yerden çıkmıştık sonra bir adam bizi bir yere götürdü sonrası yok.” Başını salladı o da sadece bunları hatırlıyordu. Odaya biri girdi ve kıyafetlerimizi verip bize koridora çıkmamızı söylediler. İlk başta Yankı arkasını döndü ben giyinmeye başladım sonrasın da  ben arkamı döndüm Yankı giyinmeye başladı garip bir ikilem olmuştu. Koridora çıktık simyası çok tanıdık gelen bir adam konuşmaya başladı “Herkese öncelikle merhaba, neden burda olduğunuzu sorguladığınızı düşünüyorum öncelikle beyinlerinize bütün dersler ve konuları enjekte edildi, ne yapmanız gerektiği sonrasında size açıklanacaktır ilginiz için teşekkürler.” Sonrasında herkes servislere bindi sonrasında ben bizim bir arkadaş grubumuz olduğunu Yankı’ya söyledim o da yavaş yavaş simyalarını ve isimlerini hatırladığını ilk önce Mutlu’yu sonrasında Lâl ‘i ve Bartu’yu bulduk. Geriye bir tek Işık kalmıştı herkes ayrıldı ve Işık’ı aramaya başladık, bir yere oturmuş olan bir kız gördüm sarı saçlarından tanımıştım nu kız Işık’tı “Işık” diye seslendim o etrafına bakındı sonra gözlerimiz birleşti beni gördü ve koşarak yanıma geldi “Tek hatırladığım kişiler sizlersiniz ve temmuzun başını hatırlıyordum.”, “İyi ki beni buldun, çok korkmuştum yalnız kalacağım diye çok korktum!” Helin-“Hadi gel diğerlerini bulup yanlarına gidelim, onlar da seni aramaya çıkmıştı.”…

Grubu bulup okula gelmiştik anlamadığı ve anlamayacağım şey beyinlerimizin içine nasıl derslerin teker teker enjekte edildiği idi. Dersler işlenmeyecekti. dolabıma gittim ve rastgele bir kitap aldım gelen biyoloji kitabıydı, elime kalemi aldım ve soruları bir anda çözmeye başladım, gerçekten çok şaşırtıcıydı. İçeriye biri girdi sınıfımızdan iki kişiyi alacaklarını söylediler ve alıp götürdüler. Yarım saat sonra aldıkları iki çocuktan sadece birisi gelmişti, çocuğun ruhu alınmış gibiydi, neden sadece o gelmişti neden diğer çocukta gelmemişti. Çocuk olanları anlattı ve yüzüm dehşet içinde kalmıştı. Ne yapacağımı bilmiyordum arkadaşlarımın sınıflarına yol aldım şimdi hepimizin sınıfı ayrı olduğu için şükür ediyordum. Şükür etmemem gerektiği kafama dank etti, insanları burada yarışma gibi şeylere sokup kaybettiklerinde de öldürüyorlardı bu korkunç bir şeydi bu. Arkadaşlarımın yanına gidemedim çünkü kapılar teker teker kapanıyordu, hapis hayatı yaşayacakmışız gibi hissediyordum.           Günler geçti ve ben hâlâ biri ile karşı karşıya gelmemiştim, sayımız azalıyordu diğerlerini sadece beş dakika görebiliyordum. Onlarda daha birileri ile karşı karşıya gelmemişti.                                                                              Bir haftayı da geride bırakmıştık ve sınıfta sadece dört kişiydik bu gün iki kişi seçilecekti. Seçildi onlardan biri değildim bir oğlanla yarışacaktım, adını bile hatırlamıyordum sanırım Kayra’ydı. İki gün sonra artık sıra bize gelmişti.                                                                                                                                                                          Sorular genelde bilgi ağırlıklı sorulardı fakat ikimizin de psikolojisi iyi değildi, sonuç yarışma bittikten sonra açıklanıyordu kazanmaktan başka çarem yoktu. YARIŞMAYI KAZANMIŞTIM çok az bir farkla ölebilirdim ama ölmedim. Sadece 14 kişi kalmıştık bir sınıf oyundan silinmişti. oyun artık çift halinde yarışmamızı istiyordu kazanan sadece 6 kişi olacaktı. Çiftleri kura ile seçecektik benim arkadaş grubumdan herkes hayattaydı, beni  ayakta tutan şeyde buydu. Kurayı ilk ben çekmiştim bana çıkan kişi Yankı’ydı havalara uçmuştum. İkimizin de ölüp ölmeyeceği belli değildi ama ölürsek birlikte ölecektik çok şanslıydık ki arkadaş grubumuzda olan herkes bir birini çekmişti Işık ile Mutlu, Bartu ile Lâl’di çok şanslı olduğumuzu kabul etmiştim.                                                   Kurayı ilk ben çektiğim için ilk başta biz yarışacaktık. Yarışma başlamıştı Yankı çok zekiydi dersler de beynimize enjekte edilince çocuk yürüyen beyin olmuştu bu yarışmayı biz kazanacaktık hissediyordum. Yarışmayı biz kazanmıştık , oyunu biz KAZANMIŞTIK bir daha yarışmamız gerekmeyecekti. Tek yapmamız gereken diğer arkadaşlarımızı da beklemekti birbirimize sarılarak okula benzeyen bu cehennemden çıkmıştık. Oksijen almak her bir hücremize iyi gelmişti.                                                                                                                                        Cehenneme geri dönmüştük çünkü arkadaşlarımızı bekliyorduk. İlk başta Lâl ve Bartu çıktı, onlara kocaman sarıldık artık bu cehennemde sadece dört kişi kalmıştı. En sonun da Işık ve Mutlu’da çıkmıştı. Sonunda artık biz yenmiştik, can kaybımız çok fazla olabilirdi fakat 6 kişi kalmayı başarmıştık.

Günümüz;                                                                                                                                                                           O cehennemden kurtulduktan sonra, hepimiz kendi hayatlarımıza dönmeye çalışıyorduk zordu ama başaracaktık. Yankı’ya seslendim “Hayatım hadi geç kalacağız, seni bekliyorum sabahtan beri.” Yankı-“Geldim hayatım geldim, merak etme beklerler bizi ne olacak iki dakika geç kaldıysak bu arada çok güzel olmuşsun beğendim seni” Helin-“Ben her zaman güzelim daha yeni mi fark ediyorsun” Yankı-” Bak sen, ben her zaman senin o güzel kalbin ve yüzünle yaşıyorum sen bana neyden söz ediyorsun.” Helin-“Tamam tamam aldın gönlümü yine iyisin, bu sefer gerçekten çıkmamız gerekiyor hadi.” Evden çıktık arabamıza binip restoranın yolunu tuttuk.  Bizimkiler tüm ihtişamıyla bizi bekliyorlardı.                                                                                         Kendime hep diyordum ki keşke o telefonu hiç açmasaydım ama bakıyorum iyi ki o telefonu açmışım, Yankımla ve diğer muhteşem insanlarla tanışamamış olacaktım.

SON…

(Visited 15 times, 1 visits today)