Dünyamızı daha yaşanılabilir hale getirmek her bireyin bir sorumluluğudur. Her birey kendisi ve diğer insanların geleceği için bazı fedakarlıklar yapmalı, daha çok çalışmalı belki de bazı şeylerin olmasına izin vermeyip engellemeli. Peki siz daha iyi bir dünya ve daha iyi bir gelecek için neler yapardınız? Yapmaya çalıştıysanız eğer işe yaradı mı gerçekten?
Dünyayı yönetebilecek bir konumda olsaydım ilk ve en önce yapacağım şey savaşların olmasına izin vermezdim. İnsanları öldürüp yurtlarını, yaşadığı toprakları ellerinden almak size güzel bir şey mi? Kim sever ki böyle canice işler yapmayı? Düşünmesi bile insana ürperti hissi getiriyor. Bir işte muvaffak olmak her zaman iyidir. Fakat insanları öldürerek yapılan iş, iş değil; caniliktir “Barış her şeyi hazmeden mutluluktur”, Victor Hugo’nun söylediği bir sözdür. Biz de bu mutluluğu hissedebilmeliyiz. Yurtta ve aynı zamanda cihanda sulhu getirebilmeliyiz.
Çevremizde olup bitenlere bakarsak eğer asıl sorunun çevremiz olduğunu anlayabiliriz. Yaşanılabilir bir dünya isteyip nefes alamamak, bilinçli veya bilinçsiz nefes alamamak için daha çok çabalamak birbirine uyuşmayan şeylerdir. Neden ağaç dikmek yerine ormanları yakıyoruz, neden sırf güzel kokmak için parfüm ve deodorantları kullanıyoruz, neden toplu taşımalar yerine arabaları tercih ediyoruz? Dünyayı yönetebilecek bir konumda olsaydım eğer gelecekte olabilecekler için bizim küresel ısınmadan korkmamızı değil, küresel ısınmanın bizden korkması için çalışırdım. Tehdit eden kişinin o değil, bizim olmamız için çalışırdım.
“Bir ülkenin geleceği,o ülkenin göreceği eğitime bağlıdır”, Albert Einstain’ın söylediği bu sözde özellikle gelişmemiş olan ülkelerde gözüken bir durumdur. Bir ülkenin gelişmemesinin sebebi gördüğü eğitimdir. Görülen eğitimde yanlışlık ve eksiklik vardır. Cahillik de bir bakıma eğitimsizlikten kaynaklanıyor. Cahilliği kaldırmak için de eğitimi üniversiteye geçene kadar zorunlu tutar, aynı zamanda her öğrencinin eğitim görebilmesi için eğitimi ücretsiz yapardım. Hatta belki de bir umut, halk kitap okumayı sevsin diye ucunda küçük bir ödül koyardım. Belki sırf o ödül için okusa da bu süre zarfında kitap okumayı sever, bir sonraki sayfada neler olacak diye merak eder, düşünüp durur.
Ne kadar zor ve bunun olabilmesi için uzun zaman beklemek gerekse de insanların sevgi, saygı, hoşgörü ve sanki tek bir ruhmuş gibi birbirlerine bağlı bir şekilde yaşamalarını sağlardım. Varsılla yoksulun arasında bir fark olmadığı, kadın ile erkeğin eşit olduğu, ten rengi açık olan birisinin ten rengi koyu olan biriyle beraber yaşayabildiği bir dünyayı yönetmek küçük bir çocuğun hayatında kazandığı ilk ödülde yüz ifadesi nasıl içten ve mutlu oluyorsa benimki de öyle olurdu.
“Ben yenile yenile yenmeyi öğrendim”, Napolyon’un söylediği bu sözle kendimizi kıyaslarsak eğer biz de yenile yenile mi savaşların,cahilliğin,küresel ısınmanın olmadığı bir duruma geleceğiz, yoksa bu durumları asla yok edemeyip her zaman iç içe mi olacağız?