Yemek ve Psikoloji

Çikolota yemenin insanları mutlu ettiği söylenir. Ben bu konuya katılıyorum. Bana göre besinler, insanın psikolojisini ve davranışlarını çok büyük bir derece etkiliyor. Özellikle o kişi yemek yemeyi ya da birbirinden farklı yiyecekleri denemeyi seven bir kişi ise. Besinler bağışıklığımızı güçlendirmek, sağlığımızı ve psikolojimizi korumamız da oldukça önem taşıyor. Yapılan çoğu araştırmalarda, tükettiğimiz besinler vücudumuzun metabolik enerji gereksinimini sağlamakla birlikte, zihnin de dahil olduğu birçok beyin fonksiyonlarını etkiler. Mesela bir kişi yaptığı bir aktiviteyi açken yaparsa daha az verimli bir şekilde yapma ihtimali daha yüksek olabilir. Bir yiyecek yedikten sonra o işte daha verimli olabilir, daha iyi, hızlı çalışabilir. Örnek olarak araştırmalar sayesinde sabah kahvaltısı yapan bir bireyin yapmayanlara göre güne daha pozitif ve daha enerjik başladığını göstermektedir. Dünyanın en çok tüketilen içeceklerinden biri olan kahve ve çayın içinde barındırdığı kafeinin, uyandırıcı ve dikkat artırıcı özelliği vardır. Fazla tüketilmediği sürece bireydeki yorgunluk ve baş ağrısı hissini engelleyebilir. Kafeinin kötü yanlarından biri ise fazla tüketilirse sinir ve endişe gibi duygulara daha sık rastlanılabilir. Bu durum ise kilo almaya neden olabilir. Çikolatanın insan psikolojisini doğrudan etkilediği bilinmektedir. Çikolata yediğimiz zaman beynimizde yüzde 25 oranında insanda mutluluk, canlılık ve zindelik hissi veren serotonin hormonu salgılanır. Stresli olduğumuz zamanlarda ya da enerjik olduğumuzda davranışlarımızı yönlendiren en önemli etkenlerden biri beslenme biçimimizdir. Duygu durumumuz beslenme biçimimizi değiştirebilir. Stres altındayken çoğu kişi, rahatlayabilmek için yemek arayışına çıkar. Özellikle stresli zamanlarda, bazı kişiler kalorisi yüksek yemek yerken, bazı kişilerde ise tam tersi iştahsızlık başlar. Gün içerisinde tüketilen zararlı yiyecekler önce fiziksel sağlığımızı etkiler, ardından depresyon başta olmak üzere birçok psikolojik sıkıntıya neden olabilir. Bugüne kadar yapılan bilimsel çalışmalarda besinlerin psikiyatrik bozukluklar içerisinde en güçlü ilişkisi depresyonla bulunmuştur. Acıktığımızda gelen sinyal sonrası karnımızı doyurduğumuzda beyne mesaj gider ve fiziksel durumumun yanında ruhsal durumumuzda değişir. Yediğimiz ve içtiğimiz birçok besin bizi fiziksel olduğu kadar ruhsal olarak da olumlu ya da olumsuz etkileyebilmektedir. Bazı kişiler acıkınca sinirli olurken, yemek yedikten hemen sonra sakinleşirler. Bazı insanlar ise stresliyken bir şeyler yeme ihtiyacında olur, bazıları üzgünken abur cubur yer, bazı kişiler et yemeden doyduğunu hissetmez, bazıları yorgun bir günün ardını kahve içerek değerlendirip mutlu olur. Bu yüzden ben bu konuya çok büyük bir derecede katılıyorum.

(Visited 12 times, 1 visits today)