İnsanoğlu,kendini yıllar boyunca farklı yollarla ifade etmeye çalışmıştır.Kimi zaman güç ve asalet anlamına gelen hayvanlarla,kimi zamansa altın, mücevher gibi ganimetlerle ifade etmiştir. Günümüzde ise hayvanların,nesnelerin yerini aratmayan farklı yollar keşfedilmiş hatta keşfedilmeye devam edilmektedir.Örnek vermemiz gerekirse, beslenme tarzımız bunu en geniş şekilde kapsayacaktır.
Beslenme ihtiyacı,insanlığın oluşması kadar eskidir. Adem ile Havva’nın hikayesindeki ana nesne elma olup,olaylar elma yüzünden yaşanmıştır.Eski uygarlıklar,tanrılarına ve tanrıçalarına şükran amaçlı olarak o bölgeye özgü yemekleri sunmuşlardır.Beylikler,imparatorluklar ve devletler,1200-2020 arası, çeşitli kişiler için,özel bayramlar için sofralar kurmuşlar ve çeşit çeşit yiyeceklerle, içeceklerle doldurmuşlardır.Peki,bu kadar yiyecek,içecek bizim kişiliğimizi nasıl anlatıyor?
1970’lerde Pennysylvania Üniversitesi tarafından yapılan araştırmalara göre,acıyı ve baharatı seven insanların daha cesur ve maceracı olduğunu açıkladı.Bu testte deneklere önce su verilerek ağızlarındaki tat giderildi ve ardından kapsasinli acı biber verip vücudun adrenalin miktarını ölçtüler.
Sosyal insanların, arkadaşları ile düzenli olarak dışarıda yemek yedikleri ya da haftada birkaç kez evlerinde misafir ağırladıkları düşünüldüğünde, yemeleri gerektiğinden daha fazla tüketiyor olmalarıysa şaşırtıcı değil. Genç kadın grupları üzerinde yapılan araştırma, insanlara eşlik eden kişilerin yeme alışkanlıklarını taklit etme eğiliminde olduğunu ortaya koydu, yani birlikte zaman geçirdiğiniz iştahına düşkün bir insan kolaylıkla sizin yediklerinizi ve yeme hızınızı da etkileyebiliyor ancak söz konusu olan sadece arkadaşları taklit etmek değil, Case Western Reserve Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaya göre, insanları mutlu etme eğilim olan denekler, araştırmaya katılmış başka bir denek rolü yapan kişiler tarafından teklif edilen şekerleri almaya diğerlerinden daha istekli davrandıkları kanıtlandı.
insanlar stresle başa çıkma için yemek yemeyi kullanırlar. Ama aşırı duygusal olanların küçük yaramaz atıştırmalarla daha derin ve gizli bir ilişkisi olduğu rapor edildi. Lighter Life adlı bir kilo kontrol firmasının 2000 kişi üzerinde yaptığı ankette, insanların büyük bir kısmının düzenli şekilde gizli gizli atıştırdığı kanıtlandı.Yüzde 40’ı bu durumun bir problem olduğunun ve kilo kontrolü problemleri yaşadıklarının farkında olduğunu kabul ettikleri halde, dürtüye karşı koyamadıklarını belirtti. Hatta bazıları bu alışkanlıktan o kadar utanıyorlarmış ki kendilerini atıştırmalıklarla banyoya ya da dolaba kapatıp yiyorlarmış.Bu tür anketler nüfus arasında ortalama eğilimleri belirlemenin iyi bir yolu ve görünen o ki atıştırmak beslenmeyle ilgili oldukça büyük ve yaygın bir problem haline geldi.Gizli yeme alışkanlığı en iyi rejim programları ve egzersiz planlarını bile etkisiz hale getirebilmektedir.
Son olarak Appetite dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre, dışa dönük ve sosyal insanlar; yağlı, tuzlu ve tatlı yiyeceklerin yanı sıra şekerli meşrubatlara karşı da bir yakınlık duyuyor.Bu doğrudan dışa dönük kişilik tipine bağlı sosyal bir davranış gibi görünüyor. Bu kişilik tipi, dışarıda daha sık yiyor ve yüksek kalorili gıdalar içeren grup aktivitelerine katılıyor. Rastgele nüfus örneklem büyüklüğü belli eğilimleri işaret edebilir ama bu tür verileri tahmin ve genelleştirilmiş sonuçlar için kullanmaya çalışırken her zaman dikkatli olunması da gerekiyor. Çalışmanın elde ettiği en önemli bulgular, dışa dönük insanların beslenme tarzlarının büyük ölçüde kontrol edilebilir dış faktörlerden etkileniyor olmasından kaynaklanıyor.
Bu araştırmalar süredursun,insanların yeme tarzları ve yemek çeşitleri günden güne bilinçleşmekte ve daha modern olmaktadır.Bu yenileşmeyi müdaafa etmek ise yeni araştırmalarla birlikte zorlaşacaktır…