Yaşasın Cumhuriyet

Evet, düşman 3 yıllık zulümden sonra sonunda memleketten defolup gitti. Onların bize yaşattıkları bir katliamdı, ancak bütün bunlar geride kaldı. Sonunda memleket kurtarılmış, yurdun her bir yanı zaferin gururunu ve memleketin kurtuluşunun mutluluğunu yaşamıştı. Artık muassır medeniyete ulaşabilmek için atılacak tek bir adım kalmıştı:  O ise, cumhuriyeti kurup halkın kendi kendini yönetmesiydi.

28 Ekim akşamı yüce komutan Mustafa Kemal, beni ve pek çok silah arkadaşını Çankaya’da bir yemeğe davet etmişti.  Vatansever gaziler olarak, bir tarafı karanlık, bir tarafı ise aydınlık büyük bir odadaki büyük bir masaya geldik. Milletin ve vatanın geleceği hakkında sohbetler ederken, Atatürk birden şöyle söyledi: ”Efendiler, yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz!”. Bu söz üzerine odada derin bir sessizlik peyda oldu. ”E şimdi ben ne desem?” diye düşünceye daldım. Ben bu düşüncelerdeyken  bir anda yemek bitip daha yoğun ve ciddi bir sohbet başladı. Yanımda bulunan Eşref Bey derhal buna ‘’ Paşam, bu millet bize böyle yüklü bir borç bıraktı ki şuan biz doğru kararı vermesek eğer bu millet bizlere ne der?’’ demişti. Ben böyle yüklü bir vazifedeyken kim benim yanımda bana bunu hatırlatırdı ki. Ama aslında Eşref Bey doğru olanı yapmıştı, çünkü herkes bu vazifede olduğundan utanmayarak aksine homurdanarak milletin hakkını yiyebilirdi. Ancak unutulan noktanın değerini size anlatmam gerekirse, Malazgirt’den, Kosova’dan, Viyana’dan, İstanbul’dan, Niğbolu’dan, Haçova’dan ve daha pek çok savaştan itibaren bu millet yaşadıkları veya yaşattıkları itibarı ile tasvir edilemeyecek kadar güzel bir millettir. Hatta o kadar güzel bir milletti ki savaşla alakası olmayan köylerdeki insanlar bile şehirlere akın edip bulabildikleri kadar erzak ile orduya yardıma giderler. Böyle bir milletin hakkı yenmemeliydi, onların sadece hatırı için bile bu yapılamazdı. O yüzden bende düşündüm ve ‘’ Yürüyün paşam; canım, malım, hakkım, duygum, isteklerim, yaptıklarım, yapamadıklarım, yani kısaca her şeyim size ve millete helaldir. Bizim bu millete borcumuz var, umarım onlar ve gençlik bizim haklarımızı yemezler, umarım onlara verdiğimiz şeyler boşa çıkmaz. Bu söylediklerimde kararlıyım ve eminim, onlar haksızlık yapmazlar.’’ dedim. Benim bu şekilde coşku ile konuşmam odada bulunanları cesaretlendirdi . Hep bir ağızdan coşkuyla ” bu milletin yolu doğrudur, bu sebeple alacağı kararlar da doğrudur”  diyerek cumhuriyet fikrini tasdik ettiler. Yemekte alınan bu karar ile milletin iradesinin bir kişinin iradesinden üstün olduğuna karar verildi.

Ertesi gün ise TBMM’de kelimelerin yetersiz kalacağı coşkulu bir tören ile cumhuriyet ilan edildi. Sonunda 2. Viyana kuşatmasından itibaren yaşanan Türk milletinin hem duygusal hem de ekonomik çöküşü böylece sona ermişti. Yaşasın cumhuriyet diye bağırıyordu halk. Kötü günler sona ermişti, tabi bir 30 yıl sonraya kadar.

(Visited 7 times, 1 visits today)