Yaşamın Patenti

 

         Patent, bilimsel ve teknik bir buluşun ya da böyle bir buluşu uygulama alanında kullanma hakkının kime ait olduğunu gösteren resmi bir belgedir. Herhangi bir şeyin patentini alabilirsiniz. Bir meyve sıkacağının veya bir kalemin… Çünkü bu ürünler insanların yaşamlarını doğrudan etkilemez. Ancak bütün dünyada kabul görmüş en değerli hak olan yaşama hakkını insanların ellerinden alacak bilimsel bir buluşun patentini alamazsınız.

        “Güneşin patentini alabilir misin? Ölümü ortadan kaldırmak, kişisel kazançtan çok daha önemlidir.” demiş bulduğu çocuk felci aşını insanlığa armağan ederken Jonas Salk. Güneş de üzerinde yaşadığımız Dünya için bir yaşam kaynağı. Ve o hepimize ait. Ağaçlara, kuşlara, çiçeklere, biz insanlara… Güneş’e bir varlığın sahip olduğunu düşünsenize! Kim bilir neler olurdu. Aslında aynı durum biz insanlar için de geçerli. Çoğumuz için yaşam kaynağı olabilecek bir buluşa birinin sahip olması… Düşününce her ne kadar çok da kötü bir fikir gibi gelmese de yaşadığımız, adil kelimesinin yanından dahi geçemeyecek bu dünyada böyle bir buluşu tek bir insana emanet etmek çok yanlış bir karar olacaktır. İşte bu durumda belki de bazılarımız “O zaman bu aşıyı veya herhangi bir ürünü bulmak için o kadar çaba harcayan insanların emeklerinin karşılığı ne olacak?” diye düşünmüştür.  Bence bu soruya verilebilecek en güzel yanıt da tarihte bildiğimiz teklerden olan Jonas Salk tarafından verilmiştir. Yaşama hakkının ve eşitliğin kişisel kazançla kıyasladığımızda ne kadar değerli ve önemli manevi olgular olduğu çok açık aslında.  Ama ne yazık ki bunu fark edebilen sayın Salk gibi değerli insanlarımızın sayısı oldukça az. Kişisel menfaatleri değil, yaptıkları işlerin amaçlarını bilen insanlar ne de güzeller. İşte tam da bu yüzden geliştirdiği veya bulduğu ürünlerin patentini alan insanlardansa, Jonas Salk adını tarihin altın sayfalarına ve bizim kalbimize yazdırmayı başarmıştır.

       Az öne bahsettiğim gibi insanların yaşamını doğrudan etkileyebilecek böylesine bir buluş tek bir kişi veya kuruma satılmamalıdır. Çünkü maalesef ki Dünya’nın her yerinde  insanlar eşit bilgi ve imkana ulaşabilme şansına sahip değiller. Ve aslında tüm insanlığın sağlığı için verilen bir kararda tek kişinin söz sahibi olması Dünya’da tek bir insanın yaşıyor olması durumuyla da eşdeğer. Aynı zamanda bu bakış açısıyla değerlendirdiğimizde, aşıların üretilme amaçlarının da insanlar tarafından değiştirilip; belki de yanlış algılandığını görüyoruz. Çünkü Dünya’nın herhangi bir yerinde yaşayan ve imkanları dolayısıyla aşıya ulaşabilen bir çocuk olduğu gibi başka bir yerinde de aşının adını dahi durmamış bir çocuk da var. İşte tam da bu yüzden bilim insanları tarafından verilen emeğin gerçekten insanlık ve hayat kurtarmak için mi yoksa kişisel kazançlarını arttırmak için mi verilen bir emek mi olduğu konusunda kuşkuya düşüyoruz. Bunun en büyük örneklerinden biri de yaşadığımız pandemi döneminde aşı geliştirilmeden önce ve hala devam eden tartışmalar. Aşı geliştirilmeden önce ekonomik koşullar sebebiyle aşıya ulaşamama olasılığı yüzünden oldukça kaygılıydık. Her ne kadar bu kaygımız son bulmuş olsa da hala aşıya ulaşamayan ülkeler ve o ülkelerde yaşayan çocuklar var. İşte bu gün de bir Jonas Salk olsaydı, aşı tüm dünyaya ulaşacak; en azından bu hastalık karşısında yaşam hakkı eşitlenecekti.

 

Bu gibi durumlar ve sebeplerden dolayı bilim insanları tarafından geliştirilen aşıların ve tıbbi ürünlerinin patentinin alınması fikrini doğru bulmuyorum. Bunca eşitsizliğin ve imkansızlığın insanların yaşamını zaten yeterince zorlaştırdığı bir Dünya’da bir de daha sağlıklı gelebilecek yarınlara kilit vurmak, insanlığın soyunun devamlılığına kilit vurmaktır. Daha sağlıklı yarınlar için de yaşam patenti hepimizindir.

(Visited 90 times, 1 visits today)