Yaşamak Bir Sanattır

Bütün dünya bir sahnedir…
Ve bütün erkekler ve kadınlar
sadece birer oyuncu…
Girerler ve çıkarlar.
Bir kişi birçok rolü birden oynar,
Bu oyun insanın yedi çağıdır…
İlk rol bebeklik çağıdır,
Dadısının kollarında agucuk yaparken…
sonra mızıkçı bir okul çocuğu…
Çantası elinde, yüzünde sabahın parlaklığı
Ayağını sürerek okula gider…
Daha sonra aşık delikanlı gelir,
İç çekişleri ve sevgilinin kaşlarına yazılmış şiirleriyle…
Sonra asker olur, garip yeminler eder.
Leopara benzeyen sakalıyla onurlu ve kıskanç,
Savaşta atak ve korkusuz,
Topun ağzında bile şöhretin hayallerini kurar…
Sonra hakimliğe başlar,
Şişman göbeği lezzetli etlerle dolu,
Gözleri ciddi, sakalı ciddi kesmli…
Bilge atasözleri ve modern örneklerle konuşur
Ve böylece rolünü oynar…
Altıncı çağında ise palyaço giysileriyle,
Gözünde gözlüğü, yanında çantası,
Gençliğinden kalma pantalonu zayıflamış vücuduna bol gelir.
Ve kalın erkek sesi, çocukluğundaki gibi incelir.
Son çağda bu olaylı tarih sona erer.
İkinci çocukla her şey biter.
Dişsiz, gözsüz, tatsız, hiç bir şeysiz..

Shakespeare’in bu şiirine göre her birimiz yedi perdelik birer oyuna mensubuz. Sürekli değişen rollerimiz var. Yalnızca kendi duygu ve düşüncelerimizi en şeffaf ve en saf haliyle bildiğimizden bizden daha kıdemli daha şaşaalı rolleri olanlar bile yalnızca çevremizde olup biten olaylardan ibarettir. Kimse bizden öteye geçemez. Başrol daima kişinin kendisidir.

Ancak ne yazık ki bazen rollerimize gereğinden fazla bağlanır bunun sonucunda da her daim kendimizi kısıtlarken buluruz. Mesela bir anne iken başka hiçbir sıfatımız olamazmış gibi. Oysa her şey geçici, annelik bile! Her şey bir sahneden ibaret. Bu sahneye kimi sokacağına karar vermek dahi senin elinde. Çünkü bu oyunun oyuncusu olmakla kalmıyor yazar ve yönetmen vasıflarını da üstleniyorsun. Ancak bazen bütün kontrol sizde olsa bile içinizde sebebini anlayamadığınız kararlar fikirler ve hatta hisler barındırırsınız. Örneği, sizi kıran biri fakat yine de sahnenizden öylece çıkıp gitmesine izin veremediğiniz biri… Böyle anlarda sebep şu ki siz farkına varsanız da varmasanız da sizinle aynı sahneyi paylaşmasına izin verdiğiniz herkes sizin eksikliklerinizdir. İnsan aşıkken bile kendisini tamamlama içgüdüsüyle aşık olur.

Sizde eksik olan sizin için tanrısaldır. Unutmayın bu işleyişin kendisidir. Yaşadıklarımız; eksikliklerimiz ve onları kamufle etme arzumuzun yolunda gelişir. Eksiklerinizi sevin, dahası onları keşfedin. Canınızı yakan anları, sizi mutsuz eden hatıraları sevin. Yedi perdelik oyununuzda size yol gösterecek olandır eksiklikleriniz. Üstelik Tolstoy’un da söylediği gibi: ”Hiç gece olmasaydı. güneşin tadını çıkarır mıydı insan?” Bunun farkındalığı ve bilinci doğrultusunda etrafınızda olup biten mucizevi her şeyin tadını çıkarın. Daha önce görmediklerinizi görün. Okumadıklarını okuyun. Yedi perdeye sığdırabildiğiniz kadar anı sığdırın. Kimsenin sizi kısıtlamasına, size engeller koymasına izin vermeyin. Yaşamak bir sanattır. Sanatınızı icra edin.

(Visited 180 times, 1 visits today)