Ülkemizde sokak hayvanları dahil tüm hayvanlar Türkiye Cumhuriyeti Medeni Hukuku’na göre Eşya Kanunu kapsamında değerlendirilmektedir. Bunun sonucu olarak hayvanlara karşı işlenen her türlü suç, kanun yetersizliğinden dolayı cezasız kalmaktadır veya çok küçük cezalarla sonuçlanmaktadır.
Ülkemiz gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında hayvan hakları konusunda çok geride kalmıştır. Bir hayvana kötü muamelede bulunmak, onun en temel hakkı olan yaşama hakkını elinden almak yalnızca Kabahatler Kanunu kapsamında değerlendiriliyor. Bu durum Hayvanları Koruma Kanunu’nun hükmünü yitirmesine sebep oluyor. Örneğin bir hayvana eziyet ederek ölümüne sebep olan bir kişi hapis cezasıyla yargılanmıyor. Bu durumda yalnızca idari para cezası uygulanıyor. Mevcut kanun bu haliyle son derece yetersiz. Her canlıya saygı duyulan, hayvan haklarının gerçek manada korunduğu bir yasa acilen yürürlüğe girmelidir. Batılı hukuk modelleri örnek alınarak mevcut kanunda düzenlemeler ve iyileştirmeler yapılmalıdır. Hayvanlara karşı yapılan haksızlıklara ve işlenen suçlara hapis cezasını da kapsayacak şekilde daha caydırıcı cezalar uygulanmalıdır.Bu yasa, aynı zamanda hakim ve savcıların yetkilerini de kısıtlamaktadır. Savcı ve hakimler isteseler dahi gerekli cezayı verememekte. Dolayısıyla mevcut kanunda köklü değişikliklerin yapılması gerekmektedir.
Barınakların durumu da kanunda tekrar ele alınması gereken konulardan biridir. Maalesef barınaklardaki koşullar son derece yetersiz ve sağlık koşulları elverişsiz. Barınaklardaki olanakların iyileştirilmesi için belediyeler daha fazla ödenek ayırmalıdır. Belediyeler çöp ve atık su vergisi aldığı gibi barınaklar için de cüzi miktarda bir vergi alabilir. Bu verginin herkesten alınacağı düşünülürse toplamda önemli bir meblağa ulaşılır ve toplanan bu para barınaklardaki olanakların iyileştirilmesi için kullanılabilir. Bu bütçe aynı zamanda sokak hayvanları için de kullanılabilir. Sokaklara mama ve su kapları, belirli bölgelere de barınaklar koyulabilir. Ayrıca barınakların düzenli bir şekilde denetlenerek tespit edilen eksikliklerin kısa sürede giderilmesi gerekir. Barınaklarda çalışanların da dikkatli bir şekilde seçilmesi gerekir. Bunu sadece bir iş olarak görenler değil, içinde gerçekten hayvan sevgisi besleyen insanlar seçilmelidir.
Diğer taraftan kanunda hayvan sahipleriyle ilgili de düzenlemeler yapılmalıdır. Maalesef bazı hayvan sahipleri hayvanları şiddete eğilimli hale getirerek yetiştiriyor. Bu da toplumsal bir tehlike oluşturuyor. Bazı hayvan sahipleri de para kazanmak amacıyla hayvanları dövüştürerek yetiştiriyor. Hayvanları böyle yetiştirenlere çok ciddi cezalar verilmelidir. Gerektiğinde hayvanlar bu tür kişilerden alınarak rehabilite edilmeli, sonrasında koşulları iyileştirilmiş barınaklara gönderilmelidir. Bu düzenlemelerle hayvanlar için hak ettikleri yaşam koşulları az da olsa sağlanabilir.
İnsanoğlu yeryüzünün sadece kendisi için var olduğunu düşünmektedir. Dünyayı diğer canlılarla paylaştığımız gerçeğini görmezden gelmektedir. Dünyaya tek başımıza sahip olmadığımızı hatırlamalı, hayvan sevgisini erken yaşta çocuklara vermeli, içinde yaşayan her canlıya saygı besleyen bir nesil yetiştirmeliyiz. Yazar Antole France’nin de dediği gibi “İnsan ruhunun bir parçası hayvan sevgisini tatmadan uyanmaz.”