Bu seneki yarıyıl tatilim dolu dolu geçti diyebilirim. Tatilin ilk haftasında ders çalıştım çünkü bursluluk sınavları yaklaşmaktaydı. Ama bir gün annemle Ankara Kalesi’ni gezdik. Orada Divan diye bir restorana gittik. Sonra sokaklarında gezdik kalenin. Babam da gelince çok tatlı oyuncak bebekler sergilenen bir kafeye gittik. Daha sonra babam bize patlamış mısır aldı. Afiyetle yedik. O günü böyle bitirdik.
Yarıyıl tatilinin ilk haftasının cumartesi gününde çok heyecanlıydım, çünkü pazar günü kayağa gidecektik. Cumartesi günü ben kayak videoları izlerken babam bize Forrest Gump’ın Hint versiyonunu açtı. Film bana oldukça trajik ve üzücü geldi. Film bittikten sonra yatağıma gidip uyudum.
Pazar günü erkenden toparlanıp yola çıktık. Yol üç saat sürdü. O üç saat içerisinde pencereden dışarıyı izledim ve biraz da babamla sohbet ettim. Otele vardığımızda işlemleri yaptırdık ve odamıza geçtik. Ben havuza gittim. Havuzdan dönünce biraz arkadaşlarım Defne ve Hakan’ın odasına gidip oyun oynadık. Defne’nin kuzeni Efe de geldi. Onunla da oynadık. Sonra annemle babam gelip beni çağırdı. Ben de gittim. Yatağıma uzandım ve uykuya daldım.
Pazartesi günü hemen kayak kıyafetlerimizi giyip kahvaltımızı yaptıktan sonra kayağa gittik. Babamın arkadaşı Derviş amca ve kızı Eylül de geldi. Kayak merkezinde işlemleri bitirdikten sonra kaymaya gittik. Aslında annem kaymak istemedi. Ben babamla birlikte kaydım. Çok uzun bir süre boyunca kaydık. Ara sıra kayak merkezindeki kafelere dinlenmek için gidiyorduk. Saat 17.00 ya da 18.00 sıralarında otele geri döndük. Ben orada çok eğlenmiştim.
Bir hafta böyle geçti. Kalkıyor, kahvaltı yapıp kaymaya gidiyorduk. O hafta çok güzel geçti. Sonra perşembe günü eve döndük.
Cumartesi günü arkadaşlarım Sevgi, Ömer, Ahmet Emir ve Ahsen ile birlikte bir restorana gittik ve yemek yedik. Restorandan çıkınca bir tatlıcıya gittik. Tatlılar yedik ve oyun alanında oyunlar oynadık. Böylece akşam oldu ve biz de eve döndük.
Pazar günü annemin Amerikalı arkadaşı Victoria teyze ile Beypazarı’nı gezdik. Ahmet Emirler de geldi. Önce Yaşayan Müze adlı bir müzeye gittik. Orada ben Ahmet Emir’in annesi ile Hacivat ve Karagöz oynadık. Diğerleri de bizi izleyip güldü. Sonra sokaklarda gezdik. Ben bir flüt ve tahta bir heykel aldım. Ahmet Emir bir yay ile ok, Ahsen bir yo-yo aldı. Sonra bir lokantaya gittik. Yemeklerimizi yedik ve Victoria teyzeyi onu almaya gelen bir arabayla yolladık. Onu yolladıktan sonra zaten hepimiz evlerimize dağıldık ve gün de böyle bitti. Böylece yarıyıl tatilim de bitmiş oluyordu…