Küçükken motorları çok severdim. Ne zaman televizyonda motor reklamları görsem, kendimden geçer, hep o motorculara imrenirdim. ‘Ben de büyüyünce motorcu olsam mı?’ diye kendime sormadan edemezdim.
Zaman ilerledikçe üniversiteyi bitirdim. İyi bir iş sahibi oldum. Artık düzenli bir yaşamım vardı. Her sabah kahvaltı yapıp, duş aldıktan sonra arabama binip işime giderdim. Masabaşında oturup sıkıcı anlaşmaları imzalıyordum. Öğlen de tatsız tuzsuz bir tost yiyordum. Artık sıkılmıştım. Daha aksiyonlu bir hayata yelken açmak istiyordum ama ne yapacağıma karar veremiyordum.
Bir gün gene işe giderken yolda bir motosiklet gördüm. Ne kadar da görkemli gidiyordu. Motoru izlemelere doyamıyordum. Sonra birden bir şey hatırladım. Küçüklüğümden beri sevdiğim motorların beni daha aksiyonlu bir hayata yelken açmaya yardımcı olacağını düşündüm. İş çıkışı hemen bir motor ehliyet kursuna yazıldım. İlk başta motoru çoğu kişi gibi iyi süremedim. Fakat gün geçtikçe kendimi ilerlettim ve ehliyetimi aldım.
Ertesi sabah ilk işim motor almaktı. Fakat bir şeyi unutmuştum. O sabah şirket adına çok ama çok önemli bir toplantım vardı. Ama içimdeki motor tutkusu beni iş yerine doğru motor galerisine götürdü. Kendime çok güçlü bir motor aldım. Şirketten gelen telefonda patronum bana kovulduğumu söyledi. İlk başta çok üzülmüştüm fakat iş işten geçmişti. Artık ileriye bakmam lazımdı. Bir işim yoktu. Ama yıllardır hayalini kurduğum motorum ve kendi birikimim vardı. Doğal olarak başka bir gelirim olmadığı için gün geçtikçe param azalıyordu.
Bir gün televizyondan bir motor firmasının yarışçısının işinden ayrıldığını ve yeni bir yarışçı aradıklarını öğrendim. Bu haberi duyar da yerim de durur muyum! Hemen motor firmasını aradım ve onlara yarışçı olmak istediğimi söyledim. Onlar da motor yarışçısı adaylarını zorlu bir eğitimden geçtiğini, bu eğitimler sırasında yaralanabileceğimi belirttiler. Bu koşulları kabul edersem benimle görüşmek istediler . İçimdeki motor tutkusu yerinde durmuyordu. Ertesi gün firmanın merkezine gitmek için heyecanla yola koyuldum. Merkeze ulaştığımda bir sürü yarışçı motoru vardı. Hepsi beni benden almıştı. İçimdeki heyecanı, pır pır atan kalbimi tarif etmem imkansızdı. Beni Mustafa adlı bir eğitimci karşıladı ve yarışlara hazırladı. Günler, aylar birbirini kovaladı. Nihayet yarışa hazırdım.
Yarış günü geldi. Kaskımı ve ekipmanlarımı giydim ve bir anda çocukluğumu hatırladım. Hayallerimin gerçek olduğu için çok mutluydum. Motoruma bindim ve yeşil ışığın yanmasını nefesimi tutarak bekledim. Ve ışık yandı. Gazı kökleyip bir anda fırladım. 19 motor yarışçısını arkamda bırakmıştım bile. Her şey çok güzel gidiyordu. Seyircilerin inanılmaz tezahüratları beni daha da coşturuyordu. Artık en son turdaydım. Kesin birinci olacaktım. Ama o da ne yoldan karşı karşıya geçen bir grup ördek ailesine çarpmamak için ani frene basmak zorunda kaldım. Bir anda kendimi samanlığın içinde tavuk ve horozların olduğu kümeste buldum. Nasıl yani bu ördek ailesi benim hayallerimi bir sabah gezintisiyle elimden mi almıştı. Ne diyeceğimi ne hissedeceğimi bilemiyordum. Hala nefes alabiliyordum. Ufak tefek çizikler dışında başka bir şeyim yoktu. Diyebileceğim tek şey İnanamıyorum, gerçekten ucuz kurtulmuşum, verilmiş sadakam varmış.