Hepimizin de bildiği üzere karantina sürecinde değişik günler geçiriyoruz. Adeta tarihi bir olaya tanıklık ediyoruz ve biz de neler olacağını herkesle beraber günler geçtikçe öğreniyoruz. Şu an kiminle konuşsam herkes çok sıkıldığından, artık daha fazla dayanamayacağından bahsediyor. Enteresan kısım şu ki onlar bu cümleleri kurarken onlara tam olarak hak veremiyorum. Bu günlerde “Sakin bir hayatın tekdüzeliği ve yalnızlığı, yaratıcı aklı harekete geçirir.” diyen Einstein’a hak veriyorum her geçen gün.
İnsanlar sosyal varlıklardır. Geçmişten günümüze hep iç içe ve birlikte yaşamışlardır. İşte bu süreç şu an hepimizin yapısına ters geliyor bu yüzden. Şimdi geçmişten bir video izlediğimizde şu anda yaşadıklarımız gerçek gibi gelmiyor. Geçmişte yaptığımız eylemleri şu an asla yapamayacak gibi hissediyoruz. İllaki bir gün bu süreç de bitecek ancak şu anda önemli olan bu süreci değerlendirmek.
Karantina süreci bana çok şey kazandırdı. Tabii ki ben de dışarı çıkıp arkadaşlarımla gezmek istiyorum ama şu anda da kendimi mutsuz hissetmiyorum yine de. Yalnız kalırken kimlerin yokluğunda dayanamadığımı, kimlere değer verdiğimi daha iyi anlamış oldum. Bazı insanlarla ilişkimi kesmeye karar verdim çünkü 1-2 ay geçse de bir gün bile yokluklarını fark edip özlemedim. Bana hiçbir şey katmayan, bana hiçbir şey katmadıkları gibi benim de onlara hiçbir şey katmadığım kişiler…
Hayal kurmayı denedim hem de birçok kez. Hayallerimden geleceğimin nasıl olmasını istediğimi çizdim aklımda. Kendimi daha iyi tanıdım. Neleri sevip sevmediğimi, neleri yapıp neleri yapmak istemediğimi anladım. Mesela gelecekle alakalı meslekler düşündüm, yeni meslekler yarattım. Daha meslek seçimi yapmamıza uzun yıllar olsa da belki de isteklerime şimdiden yön verebilirsem geleceğime yatırımlar yapabileceğimi anladım. Ancak bahsettiğim yatırımlar bir sertifikadan, belgeden ibaret değil. Gerçek anlamda çalışıp bir konuya hakim olmak benim demek istediğim.
Boş kalmayı denedim. Boş kalınca yapabileceğim şeyleri keşfettim. Film ve dizi batağının içine battım. Bir sürü dizi ve film bitirdim. Her bitirdiğim dizi veya film beni farklı hayal dünyalarına götürdü, biraz oraları keşfettim. Yalnız kaldım ve yalnız kaldığımda sevdiklerimin önemini fark ettim. Onlarla geçirdiğim her bir dakikanın kıymetini; eskiden basit bir buluşmanın, sinemanın bile ne kadar değerli olduğunu…
Yani diyeceğim şu ki çoğu insandan farklı olarak sıkılmadım ya da sıkılmaya zamanım olmadı. Çehov’un dediği gibi “Kendini yalnız hisseden kimse için her yer çöldür.” demedim. Şehirler arası bir yolculukta iken hepimiz ‘’Ne kadar kaldı?’’ sorusunu sormaz mıyız ailemize? Gideceğimiz yere bir an önce varmak isteriz, sabredemeyiz hiçbir şekilde. İşte bu süreçte bir yolculuk gibi aynen. Ancak bu yolculukta her zaman sorduğumuz o soruyu bırakıp yolculuktayken uğradığımız başka durakların keyfini çıkarmalıyız işte. Teoman’ın da bir şarkısında dediği gibi ‘’Bunlar güzel günlerimiz daha beter olacak her şey…’’demeliyiz ve bu düşünce ile nasıl şu anda geçmişin kıymetini anlıyorsak ilerde bu günleri de arayabileceğimizi aklımızdan çıkarmamalıyız.