Yapay Etik

Yapay zeka çeşitli şeylere atıfta bulunabilir ve çeşitli şekillerde karakterize edilebilir. Alan Turing, makinelerin düşünüp düşünemeyeceğine dair 1950 tarihli ünlü makalesinde Turing testini (“taklit oyunu” olarak adlandırdığı) tanıttığında henüz “yapay zeka” terimi ortaya çıkmamıştı. Turing, makinelerin düşünüp düşünemeyeceğini irdeledi ve sorunun, örneğin yazılı bir mesajın bir bilgisayardan mı yoksa başka bir bilgisayardan mı geldiğini anlamanın zor olacağı noktaya kadar insanları taklit edebilecek makineler yapmanın mümkün olup olmadığıyla değiştirilmesini önerdi. (Turing 1950).

John McCarthy, Marvin L. Minsky, Nathaniel Rochester ve diğerleri de dahil olmak üzere bir grup araştırmacı 1955’te ” Yapay zeka(AI)” terimini icat etti.

Yapay zekanın insan toplulukları için sunduğu temel etik zorluklar, Vincent Müller (2020), Mark Coeckelbergh (2020), Janina Loh (2019), Catrin Misselhorn (2018) ve David Gunkel (2012) tarafından yapılan açıklasmalarda etkili bir şekilde açıklanmıştır. AI’ın nasıl tanımlandığına bakılmaksızın, otonom AI sistemleri halihazırda önemli etik kaygılar yaratmaktadır: örneğin hukuksal sistemdeki makinelerin tarafsızlığı, algoritmalara dayalı işe alma kararları, ırkçı ve cinsiyetçi robotlar. Bir bilgisayarın insan zekasını ‘taklit etmesi’ fikri özellikle de yapay zekanın insan gibi görünmek veya hareket etmek üzere tasarlanmış robotlara yerleştirilmesinin insanları kandırmasıyla ilgili endişeleri gün yüzüne çıkarıyor.

Ayrıca Rosalind Picard, “bir bilgisayar ne kadar özgürlüğe sahipse, o kadar fazla ahlaki kurala ihtiyaç duyacaktır” söyleminde haklıdır. Bu, otonom sürüş bağlamında olduğu gibi, AI sistemleri ve insanlar arasındaki tüm etkileşimlerin etik bir bileşen içermesi gerektiği fikrini desteklemektedir. Makine etiği konusundaki temel araştırma amaçlarından biri etiği bir makineye dahil etmektir. Pek çok sistemin olağanüstü performansından da anlaşılacağı gibi insanlardan çok daha hızlı çalışabilen otonom yapay zeka sistemlerine ara vermeden ve düzenli izlemeye gerek kalmadan (başarılı bir şekilde testileri geçtikten sonra) giderek daha fazla sorumluluk yükleniyor.

Yapay zeka sistemlerinin bir gün insan yetenekleriyle eşleşmesi veya bunları aşması olasılığı göz önüne alındığında, insanlığın gelecekte hayatta kalmasının, yapay zeka sistemlerinde güçlü ahlaki standartların kurulmasına bağlı olabileceği iddia edildi .  (Vernon Vinge, 1983 yılında bu dönemi tanımlamak için “teknolojik tekillik” terimini kullandı). Önemli filozof Nick Bostrom büyük yazar Karl Apek ve ünlü astronom Stephen Hawking, makinelerin yaratıcılarına yani insanlara isyan etmesi durumunda teknolojik tekilliğin tehlikeleri konusunda uyardılar.

Ayrıca makine etiği çalışması, makinelerin ahlaki durumu ve yasal haklara sahip olmaları gerekip gerekmediği gibi soruları inceler. Genel olarak makine etiği, uygulamalı etik içerisinde bir disiplin olan teknoloji etiğinin disiplinler arası bir alt dalıdır. İnsanların robotları nasıl tasarladığı, ürettiği ve kullandığıyla ilgilenen robot etiği teknoloji etiğinin alt disiplinidir.

Ünlü bilim kurgu yazarı Isaac Asimov, AI sistemleri için ilk etik kod haline gelen Three “Laws of Robotics’i” “Runaround’ta” yayınladı (1942).Robotlar ve İmparatorlukta, bu üçüne Robotiğin Sıfırıncı Yasası olarak adlandırılan dördüncü bir yasa eklendi (Asimov 1986). Aşağıdaki dört yasa şunlardır:

*Birinci Yasa: Bir robot, bir insana zarar veremez ya da zarar görmesine seyirci kalamaz.

İkinci Yasa: Bir robot, birinci kuralla çelişmediği sürece bir insanın emirlerine uymak zorundadır.

Üçüncü Yasa: Bir robot, birinci ve ikinci kuralla çelişmediği sürece kendi varlığını korumakla mükelleftir.

Asimov’un dört yasası, onlarca yıldır makine etiğinde önemli bir rol oynadı ve uzmanlar tarafından geniş çapta tartışıldı. Dört yasayla ilgili standart görüş, bunların önemli oldukları ancak ahlaki makinelerle ilgili tüm karmaşıklıklarla başa çıkmak için yetersiz oldukları yönündedir. Asimov hiçbir zaman yasalarının tüm sorunlarla başa çıkabileceğini iddia etmediğinden yetersiz olmaları doğru görünüyor. Eğer durum gerçekten böyle olsaydı, o zaman Asimov belki de kısmen dört yasanın neden olduğu problemler hakkındaki büyüleyici hikayelerini yazmazdı.

Yapay zekanın etiği, teknolojik felsefede en çok tartışılan konulardan biri olarak ortaya çıkmıştır. Yapay zeka, geleneksel ahlaki kavramlarımızı, etik yaklaşımlarımızı ve ahlaki teorilerimizi yeniden şekillendirme potansiyeline sahiptir. İnsan yetenekleriyle eşleşebilen veya bunları aşabilen yapay zekalı makinelerin ortaya çıkışı, dünyanın en gelişmiş ahlaki kavramlarına sahip tek varlığı olan insanlığın geleneksel benlik kavramına önemli bir meydan okuma teşkil ediyor. Sonuç olarak, AI etiğinin geleceği belirsizdir, ancak heyecan verici ve şaşırtıcı olması muhtemeldir.

 

*https://www.bilimkurgukulubu.com/edebiyat/isaac-asimovun-uc-robot-yasasi/#:~:text=Birinci%20Yasa%3A%20Bir%20robot%2C%20bir,s%C3%BCrece%20kendi%20varl%C4%B1%C4%9F%C4%B1n%C4%B1%20korumakla%20m%C3%BCkelleftir.

(Visited 70 times, 1 visits today)